BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

CİNSEL TEDAVİLERDE NELER YAPILMAZ?

Tedavilerin ne olduğunun bilimsel olarak kanıtlara dayanması gerektiği gibi tedavi ortamına ilişkin de belirli kurallar vardır.

Cinsel tedaviler, psikoterapi oturumları muayenehane veya hastanelerde yapılır.

Görüşmelerin sıklığı, süresi ve temel ilkeleri belirlidir.

Tıbbın, psikiyatrinin ve cinsel terapilerin bilimsel standartlarına olduğu kadar etik kurallarına da uygun olmalıdır. Örneğin, psikiyatristlerin muayenesi bedensel incelemelerden değil, davranış, düşünce ve duyguların incelendiği görüşmelerden oluşur. Bedensel bir sorunu olduğunu düşündüğü kişiyi ise kadın hastalıkları ve doğum uzmanı veya üroloji uzmanına yönlendirir.

Psikolog veya hangi branştan olursa olsun doktorun yanında ya da mekanında cinsel ilişki kurulmaz. Bilimsel olarak böyle bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, bu durum etik de değildir.

İstismara ve oyalamaya açık bir alan olan cinsel sorunların tedavisi ile ilgili halka uygun olmayan yaklaşımlar konusunda yararlı olması dileklerimizle.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

psikiyatristsevilay.zorluiiHYPERLINK “mailto:[email protected]”@facebook.com

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

CİNSEL TERAPİ NEDİR?

Cinsel terapi, cinsel işlev bozukluklarının tedavisinde kullanılan, davranışçı-bilişsel psikoterapi tekniklerinin ön planda olduğu bir psikoterapi yöntemidir. İnsanda dört aşamalı cinsel yanıt döngüsünü tanımlayan William Masters ve Virginia Johnson, cinsel terapinin kurucuları olarak kabul edilmektedir. Helen Singer Kaplan ise klasik davranışçı-bilişsel cinsel terapide psikodinamik bakışın da yer alabileceğini göstermiş ve “psikodinamik yönelimli cinsel terapiyi” geliştirmiştir. Bu tedavi özellikle cinsel istek bozukluklarında uygulanmaktadır. Cinsel terapi, cinsel bilgilendirme, cinsellikle ilgili yanlış inanışlar (cinsel mitler) üzerinde çalışma, davranış düzenlemeleri, cinsel beceri artırımına yönelik tekniklerin egzersizler verilerek uygulanması, cinsel işlev bozukluğuna özgü modifiye edilmiş tekniklerin egzersizler verilerek uygulanması, içgörü kazanılmasına yönelik psikoterapi tekniklerinin kullanılması, çiftin ilişki sorunları üzerinde çalışılmasını kapsamaktadır. Cinsel terapi, kısa süreli ve soruna odaklı bir psikoterapi yöntemidir. Tedavi süresi ve seans sayısı çiftin veya bireyin yaşadığı sorunun özelliklerine, kişilerin tedavi motivasyonlarına, çiftin ilişki yapısına, ek sorunların varlığına göre değişmektedir.

CİNSEL TEDAVİLER HAKKINDA BİLGİLENDİRME

Cinsel sorunlarla başvuranların öykülerinden ve basına yansıyan açıklamalardan cinsel sorunları olanların tedavisinde meslek ahlakına uymayan yaklaşımların ve tedavi etkinliği olmayan uygulamaların bulunduğunu ve reklam olarak kullanıldığını görüyoruz. Cinsel tedavilerin mesleğimizin bilimsel ve etik standartlarına uygun olarak yapılmasını sağlamak amacıyla bu açıklamayı yapma ihtiyacını duyduk.

CİNSEL SORUNLAR NASIL TEDAVİ EDİLİR?

İnsan davranışı ve cinselliği

BEDENSEL,

PSİKOLOJİK,

SOSYAL KOŞULLARDAN etkilenir.

Cinsellik salt cinsel organlara sınırlı değildir. Cinsellikle ilgili DUYGU, DÜŞÜNCE VE ÇOK KERE HATALI OLABİLEN YERLEŞMİŞ İNANÇLAR vardır. Cinsel sorunların ve bozuklukların ortaya çıkışında kişinin bedensel ve psikolojik özellikleri ya da ikili ilişkilerin dinamikleri etkili olabilir. Doğal olarak cinsel sorunların tedavisi de onun gelişmesine neden olan etkene göre değişebilir. Kişi ile görüşülerek sorunu ortaya çıkaran, yerleşmesine neden olanlar birlikte incelenir. Kişiye ve sorununa etkin olacak ilaç veya psikoterapiler seçilir.

Cinsel sorun, tıbbi veya biyolojik bir nedene bağlı gelişmişse tedavisi ilaç veya diğer tıbbi tedaviler olacaktır. Bu durumda böylesi bir tedaviyi, ürologlar, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ya da psikiyatristler yaparlar. Eğer cinsel sorun, psikolojik faktörlere bağlı gelişmişse veya tıbbi bir nedene bağlı olarak gelişmiş olsa bile psikolojik etkenler durumu ağırlaştırmışsa cinsel terapiler uygulanmalı ya da ilave edilmelidir.

************Cinsel terapileri ise CİNSEL TERAPİ KONUSUNDA EĞİTİM ALMIŞ, PSİKİYATRİSTLER ve KLİNİK PSİKOLOGLAR yapabilir

Bütün tedaviler gibi cinsel tedaviler de BİLİMSEL VERİYE DAYALI olmak zorundadır.

Yeni bir tedavi yönteminin uygulama alanına girmesi için bilimsel ve etik olarak tanımlanmış süreçlerden geçmesi, etkili olduğunun kanıtlanması ve meslek topluluğunca kabul edilmesi zorunludur. Cinsel tedavilerde kullanılan bir psikoterapi yönteminin belli bir bozukluk için etkin bir tedavi olduğuna, bilimsel ilkelere uygun bir dizi çalışma yapılarak karar verilir.

Son yıllarda dünyada cinsel sorunlar ve onların tedavilerinde önemli bir birikim olmuştur. Sevinerek belirtmeliyiz ki, ülkemizde de bu gelişmelerden haberdar olup onları uygulayan merkezler bulunmaktadır. Cinsel Terapilerin, Cinsel işlev bozuklukları için etkinliği 70´li, 80´li yıllarda bilimsel ortamlarda tartışılmış ve karşılaştırmalı araştırmaların bilimsel dergilerde yayınlanması ile 30 yıl önce kanıtlanmıştır. Dünyada ve Türkiye´de 1970´lerden beri “CİNSEL TERAPİ” ile VAJİNİSMUS ve ERKEN BOŞALMA olgularının pek çoğu başarıyla, CİNSEL İSTEKSİZLİK, ERKEKLERİN SERTLEŞME BOZUKLUĞU VE KADINLARIN UYARILMA VE ORGAZM BOZUKLUKLARI gibi diğer cinsel işlev bozuklukları da büyük ölçüde tedavi edilmektedir. Cinsel sorunun tipine ve sorunlu çifte göre değişiklikler olmakla birlikte, cinsel tedaviler ortalama olarak 2-4 ay ve 6-10 seans sürer, ama kişiye göre bir iki görüşme ile kısa zamanda düzelen vakalar olabildiği gibi, bir iki yıl tedavisinin sürmesi gereken vakalar da olabilir.

Cinsel sorunları olanlarda uygulanan ve etkinliği bilinen cinsel tedaviler aslında ÖZEL BİR ÖĞRENME BİÇİMİDİR. Bu öğrenme sürecinde kişiye temel olarak şunlar öğretilir:

  • Genel olarak psikoterapilerde ve özellikle de cinsel tedavilerde kişiye mahrem ve güvenli bir öğrenme ortamı oluşturulur.
  • Bu ortamda kişi kendi denetimi altında kendisini, kimliğini, bedenini, ilişkisini keşfetmeye cesaretlendirilir.
  • Bu keşif ve öğrenim kişinin özelliklerine göre değişen bir süratte ve derece derece olur.
  • Bu nedenle cinsel sorunun ilaçla tedavisi yapılırken de hasta ile hekim arasındaki ilişkinin önemi vardır ve bazen psikoterapi veya cinsel terapinin bir parçası olarak uygulanır.
  • Zira cinsellik salt bedensel bir sorun değildir.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

psikiyatristsevilay.zorluiiHYPERLINK “mailto:[email protected]”@facebook.com

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

CİNSEL SORUN YAŞAYAN ÇİFTLER NE YAPMALI?

            Günümüzde her üç kişiden birinin hayatları boyunca en az bir cinsel sorun yaşadığı biliniyor.

            Bu kadar sık rastlanan sorunlar olmalarına rağmen, cinsel sorunlar toplumda en az bilinen, en az paylaşılan ve doktora gitme nedeni olarak çoğu zaman ihmal edilen konular olmaya devam ediyor. 

            Sağlıklı ve doyumlu bir cinsel hayatın sadece çift ilişkisine değil, kişinin kendilik algısına, özgüvenine, sosyal ilişkilerine, mesleki başarılarına da olumlu etkileri vardır. Bu nedenle cinsel sorunları hafife almamak, eşten saklamamak, “ZAMANLA DÜZELİR” mantığıyla ihmal etmemek önemlidir.

            Daha çok üreme amaçlı olan cinsel dürtü her insanda doğumdan itibaren vardır. İnsanın cinsel hayatını olgunlaştırırken, kendi bedenini tanıması, karşı cinsin bedenini tanıması, kendine ve eşine nasıl cinsel haz vereceğini bilmesi ise öğrenilen ve öğretilen davranışlardır.

            Toplumumuzda cinsel eğitim gerek aile içinde gerekse eğitim kurumlarında son derece yetersizdir. Gençler cinsellikle ilgili bilgileri çoğu zaman yanlış, yetersiz ya da aşırı abartılı olarak uygunsuz kaynaklardan edinmektedirler. Kadınların önemli bir bölümü ise cinselliği evlendikleri zaman kocalarından öğrenirler. Yıllar içinde adım adım öğrenilmesi gereken cinsellik, direkt olarak cinsel birleşmeyle yaşanmaya çalışıldığında ise ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ne olacağını bilmemekten ya da abartılı öykülerden doğan korkular, aşırı beklentilerle ilgili kaygılar, çoğu zaman çiftlerin cinselliğe kötü bir başlangıç yapmalarına sebep olmaktadır.

            Cinsel sorunları çözmede atılacak ilk önemli adım, eşinizle sağlıklı bir iletişim kurabilmenizdir. Cinselliğin sürekli bastırıldığı, cinsellikle ilgili soru sormanın, konuşmanın ayıplandığı tutucu ve baskıcı toplumlarda yetişen bireylerin, zamanı geldiğinde, cinselliği aktif olarak yaşamaya başladığı eşleriyle de konuşamaması beklenmedik bir durum değildir.

            Oysa sağlıklı ve doyumlu bir cinsellik, sağlıklı iletişimle başlar.

            Her eş diğerine cinsellikten ne beklediğini, nasıl sevişmek istediğini anlatabilmeli, aynı şekilde eşinin beklentilerini de dinleyebilmeli ve ciddiye almalıdır. 
            Cinsellik sadece cinsel birleşme değil, iki insanın katılımıyla birlikte yaşanan bir haz sürecidir. Hiç kimsenin diğeri için katlandığı bir görev, birinin diğerine birşeyler ispatlamaya çalıştığı bir arena olmamalıdır. Doyumlu bir cinsel ilişki sağlamak eşlerin elindedir. Bu sorunlar paylaşılırken konunun hassasiyetine her zaman önem verilmeli, karşı tarafa kırıcı, yargılayıcı ya da küçümseyici tutumlarda bulunulmamalıdır.

            İletişimsizlik, eşler arasında yanlış anlaşılmalara da sebep olabilir. Eşlerden biri tamamen kendi performans kaygılarıyla ilgili bir uzaklaşma davranışı sergilediğinde, örneğin penisinin yeterince sert olmadığından kaygı duyduğu için cinsellikten uzak durmaya başladığında, diğer eş bunu artık beğenilmediği ve arzulanmadığı şeklinde yorumlayabilir. Böyle bir durumda diğer eşte de isteksizlik,  kırgınlık ve öfke davranışları başgösterir.

            Sorun paylaşılıp anlaşılmadığı sürece gittikçe içinden çıkılmaz hale gelebilir. Ya da kadın yeterince uyarılmadığı için orgazma ulaşamıyor ancak eşine rol yapıyor olabilir, böyle bir saklama davranışı zaman içinde kadını daha da isteksiz yapacak, çiftin sorunları daha da büyüyecek, ilişkilerini birçok başka alanda da olumsuz etkileyecektir.

Herhangi bir cinsel sorun eşler arasında paylaşılıp değerlendirildikten sonra, eşler bir danışmana ihtiyaç duyuyorlarsa, seçtikleri ya da yönlendirildikleri uzmanın cinsel sorunlar konusunda eğitimli bir terapist olmasına özen göstermeleri önemlidir. Genel olarak toplumun da cinsel konularda yetersiz bilgiye sahip olduğu düşünülecek olursa, cinsel sorunların diğer aile bireyleri ya da arkadaşlarla paylaşılması çiftleri yanlış ya da yetersiz çözüm yollarına sürükleyebilir. Oysa uygun yerlerden alınan profesyonel yardımlarla çözümsüz görünen bir çok cinsel sorun kısa sürede çözülebilmektedir.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

psikiyatristsevilay.zorluiiHYPERLINK “mailto:[email protected]”@facebook.com

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

CİNSEL KİMLİĞİNDEN YAKINMA (HOŞNUT OLMAMA)

Çocuklarda Cinsel Kimliğinden Yakınma (Hoşnut Olmama)      

  1. Aşağıdakilerden en az altısının olması ile kendini gösteren (bunlardan biri A1 tanı ölçütü olmalıdır), en az altı ay  süreyle, kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle, onun için belirlenen cinsel kimlik arasında belir­gin bir uyuşmazlık olması:
  2. Karşı cinsten olmayı çok isteme ya da karşı cinsten (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçenekten) olduğu konusunda diretme.
  3. Erkeklerde (belirlenen cinsel kimlik), karşı cinsin giysilerini giymek is­teme ya da kadınsı giyim kuşama ileri derecede öykünme vardır; kız­larda (belirlenen cinsel kimlik), yalnızca erkeksi giysiler giymek isteme ve kadınsı giysiler giymeme konusunda çok diretme vardır.
  4. İmgesel ya da düşlemsel oyunlarda karşı cinsin yerine geçmeyi çok ister.
  5. Genelde karşı cinsin oynadığı oyuncakları, oyunları ya da etkinlikleri oynamayı çok ister.
  6. Oyun arkadaşlarını karşı cinsten seçmeyi çok ister.
  7. Cinsel anatomisinden hiç hoşlanmama.
  8. Kişinin yaşadığı cinsel kimlikle eşleşen birincil ve/ya da ikincil cinsel özellikleri çok isteme.
  9.  Bu duruma klinik açıdan belirgin bir sıkıntı eşlik eder ya da bu durum top­lumsal işlevsellikte, okulda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlev­sellikte düşme ile gider.

Varsa belirtiniz:

Cinsel gelişim bozukluğu ile giden (örn. 255.2 [E25.0] doğuştan gelen adrenal hiperplazi ya da 259.50 [E34.50] androjen duyarsızlık sendromu gibi doğuştan gelen bir adrenogenital bozukluk).

      Kodlama notu: Cinsel kimliğinden yakınmanın (hoşnut olmamanın) yanı sıra cinsel gelişim bozukluğunu da kodlayın.

Gençlerde ve Erişkinlerde Cinsel Kimliğinden Yakınma (Hoşnut Olmama)

  1. Aşağıdakilerden en az altısının olması ile kendini gösteren, en az altı ay süreyle, kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle, onun için belirlenen cinsel kimlik arasında belirgin bir uyuşmazlık olması:
    1. Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle, birincil ve/ya da ikincil cinsel özellikleri (ya da genç ergenlerde beklenen ikincil cinsel özellik­ler) arasında belirgin bir uyuşmazlık olması.
    1. Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsel kimlikle arasında belirgin uyuş­mazlık olduğu için birincil ve/ya da ikincil cinsel özelliklerinden kur­tulmayı çok isteme (ya da genç ergenlerde, beklenen ikincil cinsel özelliklerin gelişmesini önlemeyi isteme).
    1. Diğer cinsin birincil ve/ya da ikincil cinsel özelliklerini çok isteme.
    1. Diğer cinsten (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçenekten) olmayı çok isteme.
    1. Diğer cinsten (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçenekten) gibiymiş gibi davranılmayı çok isteme.
    1.  Diğer cinse (ya da onun için belirlenen cinsel kimlikten değişik bir seçeneğe) özgü duygularının ve tepkilerinin olduğuna çok inanma.
  2.  Bu duruma klinik açıdan belirgin bir sıkıntı eşlik eder ya da bu durum top­lumsal, işle ilgili işlevsellikte ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında iş­levsellikte düşme ile gider.

Varsa belirtiniz:

Cinsel gelişim bozukluğu ile giden (örn. 255.2 [E25.0] doğuştan gelen adrenal hiperplazi ya da 259.50 [E34.50] androjen duyarsızlık sendromu gibi doğuştan gelen bir adrenogenital bozukluk).

Kodlama notu: Cinsel kimliğinden yakınmanın (hoşnut olmamanın) yanı sıra cinsel gelişim bozukluğunu da kodlayın.

Varsa belirtiniz:

Geçiş sonrası: Kişi, istediği kimliğe, onu tam zamanlı olarak yaşayarak geçmiştir (cinsiyet değişikliği yasallaşmış olsun ya da olmasın) ve karşı cinse geçmek için yapılan tıbbi girişimlerden ya da tedavilerden en az biri uygulanmıştır (ya da uygulanması için hazırlık yapılmaktadır) – karşı cins hormonları tedavisi ya da istenen cinsel kimlik doğrultusunda cinsel kimlik belirlenmesi için cerrahi girişim (örn. penektomi, doğuştan erkek olana vajinoplasti; doğuştan kadın olana mastektomi ya da falloplasti).

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

PARAFİLİLER (CİNSEL SAPKINLIKLAR)

Bir insanla cinsel birleşme yoluyla orgazma ulaşmaya yönelik cinsel etkinlik şeklinde tanımlanan “normal” cinsel eylemden sürekli ve tekrarlayıcı bir biçimde sapmadır. Zaman zaman yapılan farklı cinsel etkinlikler parafili olarak değerlendirilmez.

         Parafili denilebilmesi için, kişinin ancak zorunlu ve tekrarlayıcı bazı koşullara bağlı olarak orgazm olabilmesi gerekir. Bu koşullar şunlardır:

         1. Uygunsuz cinsel nesnelerin kullanılması: sadece çocukların, hayvanların, ölülerin, eşyaların kullanılması.

         2. Bedenin diğer bölgelerinin kullanılması: anal seks, oral seks, vb.

         3. Zorunlu dış koşulların bulunması: fetişizm, transvestizm, gözetlemecilik, teşhircilik, sadomazoşizm.

       1- EGZİBİSYONİZM (TEŞHİRCİLİK, GÖSTERMECİLİK)

         A. En az altı aylık bir süre boyunca, kişinin genital organlarını, bunu beklemeyen bir yabancıya göstermesi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Bu fanteziler, cinsel dürtüler ya da davranışlar, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal meslek alanlarında ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur. Kişi cinsel organlarını, başkalarına göstermekten ya da böyle hayaller kurmaktan büyük bir haz alır. Bu davranışı genellikle beklenmedik bir yerde, zamanda ve bunu beklemeyen bir kişiye gösterir. Bir çoğu bu eylemden sonra mastürbasyon yaparak orgazm olur.

       2- FETİŞİZM

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin canlı olmayan nesneleri kullanmakla ilgili (örn. kadın iç çamaşırları) yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası sorunlara neden olmaktadır.

         C. Bu fetiş nesneleri aykırı-giyimde kullanılan kadın giysileri (Transvestik Fetişizmde olduğu gibi) ya da taktil genital uyarı sağlamak amacıyla tasarlanmış araçlarla (örn. bir vibratör) sınırlı değildir.

         Bu kişilerde cinsel ilgi cansız nesnelere yöneliktir. Uyarıcı olarak kullanılan nesneler genellikle karşı cinsten birine ait eşyalardır.Bu amaçla en sık iç çamaşırları ve ayakkabılar kullanılır.

       3- FROTTÖRİZM (SÜRTÜNMECİLİK)

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin rızası olmayan bir kişiye dokunması ve sürtünmesi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası sorunlara neden olmaktadır. Bu kişiler daha çok toplu taşıma araçları gibi insanların kalabalık olduğu yerlerde başkalarına dokunarak ya da sürtünerek cinsel haz alırlar.

       4- PEDOFİLİ

       A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla (genellikle 13 yaşlarında ya da altında olanlarla) cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantazilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası sorunlara neden olmaktadır.

         C. Bu kişi en az 16 yaşındadır ve A Tanı Ölçütündeki çocuk ya da çocuklardan en az 5 yaş daha büyüktür.

          Not : 11-12 yaşlarında biri ile cinsel ilişki sürdüren geç ergenlik dönemindeki bir kişi buraya dahil değildir.

         Erişkin birinin sürekli ya da tekrarlayıcı bir biçimde çocuklarla cinsel ilişkiye girmesi ya da böyle fanteziler kurarak uyarılmasıdır. Daha çok karşı cinsten bir çocukla ilişki görülse de aynı cinsten çocukları da kullananlar vardır. Çocukları ilişkiye daha çok kandırarak veya tehdit ya da şantajlarla ikna ederler ancak bazen şiddet uygulama davranışı da gösterirler.

       5- CİNSELMAZOHİZM

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin hakaret edilme, dövülme, bağlanma ya da başka bir biçimde ıstırap çekme eylemi (taklidi değil gerçeği) ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin,

cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Bu fanteziler, cinsel dürtüler ya da davranışlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olmaktadır.

Bu kişilerin cinsel olarak uyarılmalar ve orgazm olabilmeleri için manevi olarak aşağılanmaya ya da fiziksel acıduymaya gereksinimleri vardır.

       6- CİNSEL SADİZM

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin, başka birinin psikolojik ya da fiziksel olarak ıstırap çekmesi (hakaret etme de içinde olmak üzere) eylemi (taklidi değil gerçeği) ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantazilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya

çıkması.

         B. Kişi, buna onay vermeyen birine karşı bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantazileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası sorunlara

neden olmaktadır.  Sürekli ya da yineleyici bir biçimde başka birini manevi olarak aşağılayarak ya da fiziksel acı vererek ya da böyle hayaller kurmak suretiyle cinsel olarak uyarılma durumudur.

       7-TRANSVESTİK FETİŞİZM

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, heteroseksüel bir erkekte, aykırı-giyim ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerin, cinsel dürtülerin ya da davranışların yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Bu fanteziler, cinsel dürtüler ya da davranışlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olmaktadır.

Heteroseksüel bir erkeğin kadın kıyafetleri giyerek uyarılmasıdır. Halk arasında ve medyada sıklıkla cinsel kimlik bozukluğu ile karıştırılır. Transvestik fetişizm vakaları, Heteroseksüel bir yaşam sürerler ve kadın kıyafetleri giyip erkeklerle ilişkiye girmezler. Sıklıkla bu eylemlerini gizli olarak gerçekleştirirler ve kadın olduklarını iddia etmedikleri gibi kadın olarak da kabul edilmek istemezler.

       8-VOYÖRİZM (GÖZETLEMECİLİK)

         A. En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin bunu beklemeyen bir kişiyi çıplakken, soyunurken ya da cinsel etkinlikte bulunurken gözetleme eylemi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin

ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.

         B. Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya yada kişiler arası sorunlara neden olmaktadır. Sürekli ya da yineleyici bir biçimde çıplak ya da cinsel etkinlikte bulunan insanları gizlice seyrederek ya da böyle hayaller kurarak uyarılma durumudur.

       9-BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN PARAFİLİ

         Bu kategori, herhangi özgül kategorilerden birinin tanı ölçütlerini karşılamayan Parafilileri kodlamak içindir. Sadece bunlarla sınırlı kalmamak üzere örnekleri arasında telefon skatolojisi (açık saçık telefon konuşmaları), nekrofili (cesetler), parsiyalizm (sadece vücudun belirli bir bölümü üzerinde

odaklaşma), zoofili (hayvanlar), koprofili (feçes), klizmafili (enema) ve ürofili (idrar) sayılabilir.

         Yukarıda anlatılan parafililere tam olarak uymayan ancak sürekli ya da yineleyici bir biçimde parafilik sayılacak eylemler ya da fantazilerle uyarılma durumudur. Örnek olarak telefonla açık saçık konuşmalar, cesetlerle cinsel ilişki kurma, bedenin sadece belli bölümlerine odaklanan cinsel etkinlikler, hayvanlarla cinsel ilişki kurma vb. verilebilir.

                                  SIKLIK

         Parafililerin sıklığı ile ilgili çok az güvenilir bilgi vardır. Genel toplumdaki sıklığının, vaka örneklerine dayalı tahminlerden daha fazla olduğu kabul edilir. Parafililer, daha büyük oranda erkeklerde görülmektedir. Fetişizm, büyük oranda her zaman erkeklerde görülür. Tüm parafililerin % 50 den fazlası 18 yaşından önce başlar. Parafilik davranışın oluşumunun en sık görüldüğü yaş dilimi 15-25 yaş arasıdır.

                                  NEDENLER

         Parafililerin nedenleri henüz aydınlatılamamıştır.

         Normal kabul edilen cinsel arzular ancak çocukluğun ileri dönemlerinde kurulur. Başlangıçta tüm insanlar çocukluklarının erken dönemlerinde parafili olarak kabul edilecek arzulara sahiptir. 5-6 yaşlarında bu arzular normal kabul edilen cinsel arzuların egemenliği altına girer ve etkileri zayıflar.         

         Parafili her zaman kişinin psikoseksüel gelişimin daha erken aşamalarında takılmış olduğu anlamına gelir. Bazen kişi olgun cinselliğe hiç erişememiş ve erken aşamalarda gelişmesi durmuştur. Bazen de takılma olsa bile gelişim kısmen başarılmış ancak olgun cinsel yaşamda yaşanan zorluklar kişiyi daha kolay olan erken aşamalara geriletmiştir.

                                  TEDAVİ

         Tedavinin başarısı, genel olarak kişilik gelişimi ve olgunluk düzeyi ile paralellik gösterir. Kişilik gelişimi daha ileri düzeylerde olan ve ciddi bir kişilik patolojisi olmayan hastalarda tedavi daha kolay ve başarılı iken ağır kişilik bozuklukları gösteren kişilerde tedavi çok daha uzun sürer ve başarı oranı da çok yüksek değildir. Psikoterapi ile sonuç alınamayan ya da psikoterapi olanakları olmayan hastalarda ilaç tedavisi de kullanılabilir. 

         Parafili tedavisinde yararlı olabilecek ilaçlar şunlardır

      Serotonin sistemi üzerinden etki eden depresyon ilaçları: Dürtüsel davranışları ve cinsel arzuyu azaltırlar

      Antipsikotikler: Dürtü gücünü azaltırlar ve dürtü denetimini kolaylaştırırlar

      Hormon tedavileri: Cinsel arzuyu azaltırlar.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

[email protected]

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

ERKEKTE CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI SIKLIĞI, NEDENLERİ

Yapılan araştırmalar, erkeklerin yaklaşık %40 ININ YAŞAMLARI BOYUNCA EN AZ BİR CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU YAŞADIĞINI göstermektedir. ERKEN BOŞALMA, en sık görülen cinsel işlev bozukluğudur (yaklaşık 3-4 erkekten birinde).

     ERKEK CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ PSİKOLOJİK NEDENLERİ

  1. YETİŞTİRİLME KOŞULLARI VE GELENEKSEL ERKEK CİNSEL ROLÜ

       Erkek çocuklarının yetiştirilirken erkek olmakla ilgili toplumsal olarak öğrendikleri şeylerin önemli bir kısmını her zaman seks isteyebilen ve sekse hazır olan bir seks makinesi olmak oluşturur. Erkekler kadınları ele geçirmek ve arzularını doyurmak üzere eğitilirler ve cinsellikle sevgiyi genellikle bir birinden ayırmak zorunda kalırlar. Erkekler YATILACAK KADINLARLA SAYGI DUYULUP EVLENİLECEK KADINLARI BİRBİRİNDEN AYIRMA EĞİLİMİNDEDİRLER.

       Bir kadını sevdiklerinde ve içselleştirdiklerinde ise onunla tutkulu bir cinsellik yaşama konusunda zorluk yaşarlar.

2. GELENEKSEL CİNSEL ROLÜNÜN DIŞINA ÇIKAMAMAK

       Geleneksel erkek cinsel rolü, erkekleri eşleriyle GENEL İLİŞKİLERİNDE OLDUĞU GİBİ CİNSEL YAŞAMDA DA AKTİF VE BELİRLEYİCİ OLMAya iter. Ayrıca erkeğin her zaman seks yapabileceğini ve kadını reddetmemesi gerektiğini düşündürür. Gerçekler böyle olmadığı için birçok erkek geleneksek erkek rolünü oynamak için kendisini zorlar ve ortaya çıkan sorunları “başarısızlık” olarak algılar. Hızla gelişen “BAŞARISIZLIK KORKUSU” ise PERFORMANS ANKSİYETESİNE neden olduğu için cinsel sorunlara neden olabilir.

3. NEGATİF BEDEN İMAJI VE DÜŞÜK BENLİK SAYGISI

       Cinsel işlev bozukluğu bir kez oturduğu zaman bunun bireyin kendilik algısı üzerine etkisi cinsel sorunun devamına veya kötüleşmesine yol açabilir. Bir erkeğin erkeklik duygusu erektil disfonksiyonla çökebilir ve böyle duygularla tetiklenen anksiyete erektil zorluğun devamına katkıda bulunabilir.

4. EDİLGENLİK, ÇEKİNGENLİK

       Bazı erken boşalma vakalarının, belirgin bir EDİLGENLİK PROBLEMİ vardır. Kızgınlıklarını, öfkelerini genellikle edilgen biçimlerde dışa vururlar. Herhangi bir şeyi reddetmek ve hayır demekte zorlukları olan bu kişiler bunun yerine görünüşte kabul ettikleri şeyleri karşı tarafı hayal kırıklığına uğratacak şeyler yaparlar. Bu kişiler genellikle BASKIN VE BAZEN DE ERKEKSİ ÖZELLİKLERİ OLAN KADINLARI EŞ OLARAK SEÇERLER. Bir yandan onların her dediğine evet der ve boyun eğmiş gibi görünürken bir yandan da pasif dirençler gösterirler. Erken boşalma da bu PASİF DİRENİŞİN ve karşı tarafı hayal kırıklığına uğratmanın bir çeşididir.

5. KATI DİNİ VE AHLAKİ İNANÇLAR

       Erkeklerde dini inançlar ve katı ahlaki görüşler cinsel isteği çok etkilemezler çünkü en katı dini ve ahlaki inanışlarda bile erkeğin cinsel istek ve haz duyması olağan ve beklenen bir durum olarak karşılanır. Ancak katı dini inançlar kişide olabilecek farklı cinsel haz alma eğilimlerini engelleyerek uyarılma ve orgazm sorunlarına yol açabilmektedir.Uyarılma ve orgazm zorluklarının devam ettiği birçok durumda da zamanla erken boşalma ve cinsel istek bozukluğu da gelişebilmektedir

6. ANNEYE İLİŞKİDE SORUNLAR

       Anneye yönelik bilinçdışı aşkın ve babaya yönelik hasmane duyguların devamı kişinin cinsel partneriyle ilişkisinde çeşitli zorluklara yol açabilir. En basit ve en yaygın tipinde erektil işlev bozukluğu anneye bilinçdışı bir cinsel bağlılığın devamına dayanır.

7. BABAYLA İLİŞKİDE SORUNLAR

       Katı ve cezalandırıcı babaları olan erkek çocuklarında cinsel haz almak bilinçdışında baba tarafından cezalandırılacağı korkularına yol açabilmektedir.

8. KİŞİLİK SORUNLARI

       Şizoid kişilik bozukluğu: Bebeklik dönemlerinde anneleriyle yakın bir duygusal ve fiziksel ilişki içinde olamamış erkeklerde bir kadınla cinsel yakınlık ve ilişki isteği az olabilir. Bu kişiler kendi başlarına cinsel etkinliklerde bulunabilmelerine karşın bir eşle cinsel ilişki isteği duymayabilirler.

       Annelerine düşkünlük gösteren bağımlı erkekler eşleriyle ya da sevgilileriyle cinsel olmayan duygusal ve fiziksel yakınlık kurabilmelerine ve bundan haz alabilmelerine karşın cinsel ilişkiye girmek istemeyebilirler.

       Annelerine de eşlerine de bağımlı ve aşırı düşkün olan bu erkekler ilişkide destek ve şefkat arayışı içinde olup erişkinliğin gerektirdiği cinsel yakınlıktan kaçınırlar.

9. CİNSEL KİMLİK VE YÖNELİM SORUNLARI

       Bazı erkekler eşcinsel olmalarına karşın bunun farkında olarak evlenir ya da kadınlarla ilişki kurarlar. Çevreye karşı kamufle olma arzusuyla ya da aile üyelerinden gizleme amacıyla bu tarz bir yaşamı seçen bir erkek genç yaşlarda fiziksel uyaranların ya fantezilerin yardımıyla bir kadınla cinsel ilişki kurabilirler. Eşleriyle sevişirken bir erkeği düşünerek orgazm olabilirler. Ancak bir süre sonra bir kadınla cinsel ilişki sürdürme istekleri azalır ve ortadan kalkar. Bazen de eşcinsel bir erkek eşcinselliği kabul edilemez bulduğundan eşcinsel arzularını bastırır ve bunların farkında olmaz ve eşcinsellik karşıtı tutumlar göstermek yanında sık sevgili değiştiren çapkın bir erkek gibi davranabilir. Ancak evlendiğinde bir süre sonra ya da bir ilişkisi uzun sürdüğünde cinsel isteğini yitirir. Bazen eşcinsel arzularını kısmen doyuran durumlarda eşleriyle birlikte olabilirken, eşcinsel arzularını uyarmayan durumlarda isteksizlik gösterebilirler. Eşinin başkasıyla birlikte olduğu fantezileri kurmak, eşinin eski cinsel ilişkilerini anlattırmak, eşini başka erkeklerle birlikte olduğu fantezileri kurmaya zorlamak bazen de eşini başka bir erkekle birlikte olmaya zorlamak gibi eylemler eşcinsel arzuları uyarabilen ve kısmen doyuran durumlardır.

       Bazı erkeklerde ise eşcinsel yönelimler heteroseksüel bir ilişkiyi engelleyebilecek ölçüde güçlü değildir ama mesela erkeksi, güçlü, baskın kadınlarla olmak gibi zorunluluklar yaratabilir ya da bir kadınla sadece anal

yoldan ilişki kurabilmeye olanak tanıyabilir. Eşcinsel yönelimi net olan bir kişiyi heteroseksüel bir ilişkide işlev görmesini sağlamaya çalışmak uzun vadede yararsız olacağı gibi uygun bir yaklaşım da değildir.

  1. YETERSİZ, YANLIŞ CİNSEL BİLGİLER, TABULAR, MİTLER, İNANIŞLAR

       Bir önceki kuşak ve akranlardan elde edilen cinsel bilgiler çoğunlukla eksik, yetersiz ve hatta çoğunlukla yanlıştır. Birçok vakada cinsel bilgilendirme ergenlikte işitilmiş kötü şakalar veya cinsel eğitimi zaten yetersiz olan diğer çocuklardan edinilmiştir. Eksik ve yetersiz cinsel bilgilenme aynı zamanda cinsel mitlere inanmayı da kolaylaştırır.

11. CİNSEL TACİZ VE TRAVMALAR

       Amerika da üniversite öğrencisi olan 952 kişiyle yapılan bir çalışmada yetişkinlerle ergenlik öncesi cinsel yakınlaşma oranı erkeklerde % 4.8 bulunmuştu. Erkeklerin % 60 ında bunlar homoseksüel nitelikteydi.

       Bir başka çalışmada çocukluğunda cinsel olarak sarkıntılığa uğramış erkeklerin%10 unun cinsel işlev bozukluğu gösterdikleri saptanmıştı. En sık rastlanan cinsel işlev bozukluğu erektil işlev bozukluğu ve istek bozukluğuydu.

12. CİNSEL FOBİLER VE KAÇINMALAR

       Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de cinsel ilişkinin kimi yönlerinden rahatsızlık duyma söz konusu olabilir.

       Bazı erkekler eşlerinin kıllarından, cinsel organının kokusundan ya da bir hastalığı varsa akıntılardan rahatsızlık duyabilir ve bunlarla karşılaşmamak için cinsel yakınlıktan kaçınabilir.

13. PSİKOSEKSÜEL GELİŞİMİN ERKEN BASAMAKLARINDA TAKILMALAR

       Cinsel dürtünün çocukluk boyunca gelişimi cinsel organların egemenliğindeki olgun cinsel aşamaya gelinceye

kadar birçok basamaktan geçer. Bu basamakların birindeki şiddetli bir takılma cinsel birleşmenin olmadığı cinsel eylemlerle tatmin arayışı yaratır ya da cinsel birleşme isteksizliğine, uyarılma ve orgazm sorunlarına yol açabilir.

14. MASKELENMİŞ PARAFİLİLER (CİNSEL SAPKINLIKLAR )

       Hiçbir insanın cinsellikte arzuladığı şeyler başka birinin aynısı değildir. Ancak günümüzde başkalarının cinsel deneyimleri sinema, kitaplar gibi çeşitli yollardan öğrenildiğinden giderek insanların cinsel deneyimleri birbirine daha çok benzemeye başlamaktadır.

       Bazı insanlar kendi cinsel arzuları başka olsa da gördüğü ve işittiği şeylerin ortalamasını normal olarak kabul edip kendilerini buna uymaya zorlamaktadır. Oysa cinsel sapkınlık olarak kabul edilen teşhircilik, röntgencilik, fetişizm, cinsel sadizm, cinsel mazohizm vb. gibi birçok eğilim bir çok kişide vardır. Kişinin kendi özel arzularından kaçıp, normal sandığı tarzlara yönelmeleri cinsel hazlarını azaltır. Bu şekilde tekrarlanan ve doyum vermeyen cinsel deneyimler bir süre sonra cinsel isteği de azaltabilirler. Eşleriyle sevişmek yerine mastürbasyon yapan ya da pornografi izlemeyi tercih eden erkeklerin bazıları, kendi özel cinsel arzularını eşlerine söyleyemeyen, onun yerine bu arzularını fanteziler yoluyla ya da filmlerde izleyerek doyurmaya çalışan kimselerdir.

       Bazı erkekler de kendi arzularını sapıkça buldukları için, eşlerini buna ortak etmek istemezler ve arzularını mastürbasyonla, film izleyerek ya da paralı ilişkiler yoluyla doyurmaya çalışırlar.

       Ancak bazı insanlarda cinsel arzu cinsel ilişkinin tek bir bileşenine takılmıştır ve bir partnerle cinsel ilişkiye izin vermez. Kişi bu arzularını bastırdığı için de ne parafilik yoldan ne de başka yoldan bir cinsel ilişki kurma arzusu duymaz. Eğer bu tür eğilimler cinsel ilişkiye izin vermeyecek kadar güçlü değillerse, kişinin cinsel arzularını fark etmesini ve cinsel yaşamına dahil etmesini sağlayacak tedavi yaklaşımları yararlı olacaktır.

15. EVLİLİK ÇATIŞMALARI

       Kadınlarda olduğu gibi erkekler de evlilik çatışmaları ve ilişki sorunlarına cinsel isteksizlikle yanıt verebilirler. Özellikle kızgınlık, kırgınlık duyguları eşle haz paylaşma isteğini azaltır.

       Bazen de evlilik sorunları depresyona veya anksiyete bozukluklarına yol açtığı için cinsel isteği de bozarlar.

       Eşler arasında belirgin bir geçimsizlik, öfke ve kızgınlık varsa ve bu sorunlar çözümlenemiyorsa çiftin herhangi bir üyesinde veya ikisinde de cinsel işlev bozukluğu ortaya çıkabilir ya da başka bir nedenle ortaya çıkan bir işlev bozukluğunun devam etmesine yol açabilir.

       Birçok çift için cinsellik ile sevgi ve genel uyum çok sıkı bir ilişki içindedir ve bunların herhangi birindeki sorun diğerlerine de yansır. Eğer partnerlerden biri diğerine karşı ilgisini kaybetmişse veya gücenmişse tatminkar bir cinsel ilişki genellikle sürdürülemez.

       Bancroft, cinsel işlev bozukluğunun kadınların%24 ünde, erkeklerin%17 sinde genel ilişkideki uyumsuzluğa bağlı olduğunu bulmuştur.

16. EŞE İLGİ KAYBI

       Partnerler arasındaki çekicilik kaybı genellikle cinsel işlevlere yansır. Değişim kendiliğinden olabileceği gibi yaşlanma veya fiziksel değişikliklerle de (şişmanlık, sakatlayıcı ameliyat, kötü hijyen) ortaya çıkabilir.

       Erkeklerin ilişkinin ilerleyen dönemlerinde eşlerini anne gibi görmeye başlamaları ya da fiziksel görünümü değiştiği için eskisi kadar uyarıcı bulmamaları nedeniyle eşlerine yönelik cinsel istekleri azalabilmektedir.

       Özellikle çocuk sahibi olduktan, yani eşleri genç bir kadın olmaktan çıkıp anne rolüne girdikten sonra eşlerine cinsel isteği azalan erkekler bazen genç bir delikanlı gibi yaşam sürmeye başlarlar. Artık “ANNE” figürü olarak gördükleri eşlerine cinsel ilgileri azalır.

  1. YAKINLIK SORUNLARI

       Ciddi Şizoid, Narsisistik ve Obsesif kişilik patolojisi olan bireylerde ilişkinin başlangıç dönemlerine cinsel isteksizlik olmasa bile yakınlık ve bağlılık gelişmeye başladığı zaman ilişkiden uzaklaşma arzularının bir yansıması olarak cinsel istekte de azalma ortaya çıkabilmektedir. Yakınlık sorunları istek bozukluğuna yol açabildiği gibi erkeklerdeki orgazm sorunları ve geç boşalmanın da en önemli nedenlerindendir.

18. EŞİN CİNSEL BECERİ EKSİKLİĞİ

       Erkekler kültürün etkisiyle cinsel deneyimi olmayan kızları eş olarak seçmek eğilimindedirler. Bu tecrübesizlik cinsel yakınlık sırasında nasıl davranılacağını bilememekten, yanıtsızlığa kadar çeşitli sıkıntılar yaratabilir.

       Erkekler bir yandan tecrübesiz kadınları seçerler ama bir yandan da özellikle kendi cinsel aktivitesinin iyi olduğunu görmek için eşinin etkileniyor olduğunu görmek isterler. Kendi erkekliğine duyduğu güven eşine verebildiği cinsel hazla artıp azalabildiğinden, yanıt vermeyen, cinsel ilişkiye katılmayan bir kadın, kocasının alacağı doyumu azaltabilir. Her ne nedenden olursa olsun uzamış doyumsuzluklar sonunda cinsel isteğin de azalmasına yol açabilir.

19. PASİF, BAĞIMLI EŞ

       Kadınların önemli bir bölümü cinsel ilişki sırasında pasif ve hareketsiz kalırlar ya da sevişmeye çok az katılırlar.

       Erkeklerin önemli bir bölümü eşlerinin cinsel olarak çok aktif olmasından rahatsız olabilirlerse de gene de eşlerini etkileyebildiklerini, uyarabildiklerini ve tatmin edebildiklerini görmek isterler. Eşin yanıtsızlığı erkeğin uyarılmasını ve isteğini aksatarak, ereksiyon zorluklarına, erken boşalmaya ve isteksizliğe neden olabilir.

20. PARTNERDE CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU

       Kadının orgazm olamaması veya ilişki isteksizliği erkeğin erken boşalmasına veya erektil disfonksiyona neden olabilir. Cinsel terapiyi kabul eden çiftlerin üçte birinde cinsel işlev bozukluğu her iki partnerde birden görülür. Ülkemizdeki bir çalışmada vajinismuslu kadınların yaklaşık 40 ının eşlerinde de cinsel işlev bozukluğu olduğu saptanmıştı. Bazen vajinismusu olan kadınların eşlerinde cinsel birleşmeyi başaramadıkları kaygısıyla sertleşme bozukluğu gelişmektedir. Bu durumlarda bazen kadındaki sorun fark edilmediğinden sadece erkek tedavi edilmeye çalışılır ve kadın tedavi edilmediği için başarılı olunamaz.

21. DUYGU VE DAVRANIŞLAR ÜZERİNDEKİ KONTROLÜNÜ YİTİRME KORKUSU

       Erkeklerdeki boşalma güçlüklerindeki en önemli nedenlerden biridir. Obsesif karakterler duygular üzerindeki denetimini yitirme endişesi ve kontrollü olma çabaları dolayısıyla orgazm olmakta zorlanabilirler. Narsisistik karakterlerde ise özellikle bir başkasının yanında kontrolsüz olmanın yaratacağı “SAYGINLIK” kaybı endişesi, eşin yanında orgazmı engelleyebilir.

22. BAĞIMSIZLIĞINI ORTAYA KOYMA KORKUSU

       Özellikle erken boşalma vakalarının bir kısmında eşini memnun etme kaygıları o denli ön planda olur ki kendi hazları ve istekleri için bir şey yapamaz ve talep edemezler. Eşlerini memnun etme kaygısında yaşadıkları başarısızlık ise başarısızlık ve yetersizlik duygularına sürüklenmelerine ve giderek ereksiyon temininde de zorluklar yaşamaya başlarlar.

23. ÇOCUK SAHİBİ OLMAK İSTEMEMEK

       Seyrek görünse de özellikle bağımlı ve sorumluluk almaktan kaçınan erkekler, çocuk sahibi olmanın getireceği yükümlülüklerden kaçınmak için cinsel ilişkiye girmekten kaçınabilirler.

24. PSİKİYATRİK RAHATSIZLIKLAR

       Kadınlarda olduğu gibi, depresyon başta olmak üzere birçok psikiyatrik rahatsızlık cinsel isteği azaltır ya da geçici bir süre ortadan kaldırır. Cinsel isteği olumuz etkileyebilecek diğer psikiyatrik rahatsızlıklar şunlardır:

       YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU, özellikle CİNSELLİKLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK, TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU, PANİK BOZUKLUK, özellikle anksiyetenin yoğun olduğu dönemlerde ŞİZOFRENİ GİBİ PSİKOTİK BOZUKLUKLAR.

       Cinsel istek azlığı psikiyatrik bir hastalığa ya da onun tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı ise, öncelikle hastalığın cinsel isteği etkilemeyen bir ilaçla tedavisi gerekir. Psikiyatrik rahatsızlık düzelme gösterdiği halde cinsel isteksizlik devam ediyorsa cinsel terapi ya da soruna yönelik özel yaklaşımlar gerekebilir.

       Bazen de tam tersine cinsel işlev bozukluğuna bağlı olarak anksiyete bozuklukları ve depresyon gelişebilmektedir.

       Sertleşme sorunu olan birçok erkek durumunu şöyle ifade ederler: “İNSANLARIN YÜZÜNE BAKAMIYORUM”, “SORUNUM BELLİ OLUR DİYE ÇOK KORKUYORUM”, “KANSER OLSAM BUNDAN DAHA İYİ HİÇ DEĞİLSE ONURUMLA ÖLÜRÜM”, “EĞER SORUNUM DÜZELMEZSE İNTİHAR EDECEĞİM”.

       25. STRES VE ÜZÜNTÜ KAYNAĞI OLAN YAŞAM OLAYLARI

       Yas, ekonomik güçlükler, bir yakının hastalığı gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar ya da hayati önemi olan sorunlar cinsel isteği azaltabilirler. Bu durumda kişinin sorunlarına yardımcı olacak, destekleyici tutumlar işe yarayabilir.

  1. YAŞLA VEYA ÇEKİCİLİKLE İLGİLİ ENDİŞELER

       Erkekler cinsel çekiciliklerini yitirme endişesi daha az duyarlar. Gene de bazı erkeklerde yaşlanmayla performanslarının azalmasıyla yüzleşmemek için cinsel ilişkiden kaçınma ve isteksizlik ortaya çıkabilmektedir.

       Orta yaşlı bir erkeğin ereksiyon ve ejekülasyon için daha fazla uyarıya gereksinim duymasından gururu incinmesi cinsel isteği, ardından da sertleşme sorununa yol açabilir. Öte yandan eklem hastalıkları, kalp damar hastalıkları, kanser ve diğer ciddi hastalıklar cinsel işlevleri bozabilir. Depresyon, anksiyete ve demans gibi psikiyatrik bozukluklar daha sık görülebilir ve bunları tedavide kullanılan ilaçlar cinsel işlevi bozabilir. Yaşlılıkla ilgili cinsel mitler de cinsel işlevleri bozabilir.

27.KADINA YÖNELİK AGRESYON/SALDIRGANLIK/ÖFKE

       Erken boşalması olan bazı erkeklerin bir kadını mutlu etmek veya onu hayal kırıklığına uğratmak biçiminde çelişkileri vardır. Bir yandan eşlerine bağımlıdırlar bir yandan da eşlerine karşı öfkeleri vardır. Sevişme sırasında da bilinçdışı olarak erken boşalarak kadına haz vermek istemezler.

28. GERÇEK DIŞI BEKLENTİLER

       Erkekler birbirlerinden ve pornografik malzemelerden gerçek dışı birçok şey öğrenir. Kendi gerçeği ile doğru zannettiği arasındaki uyumsuzluk yetersizlik duygularına ve performans anksiyetesine yol açarak sertleşmeyi engelleyebilir.

29. PERFORMANS ANKSİYETESİ

       Bu hastalar performans kaygıları dolayısıyla kendilerini cinsel deneyime bırakma zorluğu çekerler. Birçok alanda kendilerini aşırı eleştiren ve davranışlarını performans açısından yargılayan kimselerdir. Öte yandan performans anksiyetesi cinsel işlev bozukluklarının sürmesinde en önemli etkenlerden biridir. Birkaç kez sertleşme zorluğu yaşayan bir erkek artık her sevişmesinde sertleşme olup olmayacağını merak etmeye başlar ve bu kaygı sertleşmeyi daha da bozar ya da doğrudan engeller. Keza erken boşalması olan erkeklerdede “GENE ERKEN BOŞALACAK MIYIM?” endişesi boşalmayı çabuklaştırır.

30. RASTLANTISAL BAŞARISIZLIK

       Bazen tesadüfi bir sertleşme zorluğu başarısızlık korkusuna yol açar ve sertleşme zorluğu ortaya çıkar. Diyelim yorgun ve alkollü olduğu bir gece eşini kırmamak için cinsel ilişki deneyen bir erkek sertleşmesi olamadığında paniğe kapılıp daha sonra uygun durumlarda da korku dolayısıyla sertleşmeyi sağlamakta ya da sürdürmekte zorlanabilir.

31. HAMİLELİK VE DOĞUM

       Eşin hamile kalması ya da doğum yapması çözümlenmemiş odipal sorunu olan bir erkekte eşin anneyi sembolize etmesini tetikler ya da arttırabilir ve ortaya çıkan çatışma sertleşme sorunlarına yol açabilir.

  1. ALDATILMA VEYA EŞİN SADAKATİNDEN KUŞKULANMA

       Aldatılma, öfke, kızgınlık yanında yetersizlik kaygılarını da harekete geçirerek sertleşme sorununa neden olabilir.Bazen gerçek olmadığı halde eşinin başkalarıyla ilgilendiğini ya da ilişkisi olduğunu düşünmek kişide yetersizlik duygularına, öfkeye ya da cinsel hazzın paylaşılmasını istememeye neden olarak sertleşme sorununa yol açabilir.

  1. CİNSEL ORGANLARDAN İĞRENME VEYA HOŞLANMAMA

       Kadınlarda daha sık görülmesine karşın bazı erkekler kendi cinsel organlarından veya eşlerinin cinsel organından tiksinti duyabilirler. Bazı erkekler eşlerinin vücut salgılarından veya bunların kokularından rahatsızlık duyarlar.

34. ORGANİK HASTALIKLARA REAKSİYON

       Birçok hastalık ya da hastalığın yarattığı durum veya tedavi biçimlerine karşı gelişen psikolojik reaksiyonlar cinsel işlev bozukluğuna neden olabilmektedir. Bunların başında kanserler, üreme sistemi ve idrar yolları hastalıkları ve ameliyatlarla diğer ciddi hastalıklar gelir. Kanser; işlev kaybı, çaresizlik, ümitsizlik, suçluluk, ölüm korkusu, ağrı endişesi ve bağımlılık korkuları uyandırır. AIDS le ilgili inanışlar HIV pozitif kişilerde suçluluk duygularının daha da fazla olmasına ve cinsel yaşamdan daha fazla kaçınmaya neden olur. Yaşamı tehdit eden krizlerdetüm zihinsel enerji ve bu arada cinsel enerji de yaşamı sürdürme enerjisinin emrine verilir.

35. EŞLER ARASINDAKİ ZAYIF İLETİŞİM

       Cinsel işlev bozukluğu gelişen birçok çift cinsel ilişkilerini konuşamamaktadır. Böylelikle partnerler hem cinsel ihtiyaçlarını ve anksiyetelerini ifade edemezler hem de her biri karşısındakinin düşünce ve duygusunu tahmin etmeye çalışır. Bu tür tahminler ciddi yanlış anlamalara yol açabilir ve cinsel zorlukları daha da arttırabilir.

36. SUÇLULUK DUYGULARI

       Çeşitli nedenlerden kaynaklanan suçluluk duyguları cinsel işlevleri etkileyebilir. Aile içi üyelere duyulmuş arzularla ilgili suçluluk duyguları olabileceği gibi, başka biriyle gizli bir ilişkiden, başka birine ilgi duymaktan

kaynaklanan veya eşe karşı ilgisizlik ihmal gibi nedenlerle de olabilir.

       Erotik hazzı yaşamak bu nedenle imkansız olabilir. Suçluluk cinsel işlev bozukluğunun partner üzerinde algılanan etkileri nedeniyle de hissedilebilir.

37. KISITLI ÖN SEVİŞME

       Sertleşmeyi sürdürememe veya erken boşalma endişesi olan erkeklerde hızlı cinsel ilişki sık görülür.Ancak hızlı ve telaşla yapılan ilişkinin gerisinde yatan korku devameder ve bu zorunlu bir hale gelebilir.

  1. TECRÜBESİZLİK

       Erken boşalma vakalarında en önemli neden boşalma kontrolünün öğrenilmemiş olmasıdır. Erkekler cinsel yaşamlarının başında boşalmayı kontrol etmeyi bilmezler. Üstelik aşırı heyecan, telaş gibi faktörler yanında acelecilik, yakalanma endişesi, uygunsuz ortamlar (asansör , park , bahçe yahut genelev gibi) boşalma kontrolünün öğrenilmesini zorlaştırır. Kişinin cinsel deneyimi arttıkça ve rahatladıkça boşalmayı kontrol etmeyi öğrenebilir ancak cinsel tecrübesi artan her erkek boşalmayı kontrol etmeyi öğrenemez ve bu kişiler ileride erken boşalma sorunu yaşarlar.

39. EŞİNİ MEMNUN EDEMEME ENDİŞESİ

       Çocukluklarında anneleri, erişkinliklerinde eşlerini tatmin edemedikleri endişeleri olan bazı kişilerde sürekli kadının memnuniyetini takip etme, tepkilerini izleme tutumu gözlenir.Cinsel ilişki sırasında da eşlerinin tatmini ile aşırı meşguliyet dolayısıyla uyguladıkları boşalma yasağı haz almayı ve orgazmı engelleyebilir.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

[email protected]

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI NELERDİR?

      Cinsel işlev bozukluğunun evrensel olarak kabul gören bir tanımı yoktur. Masters ve Johnson cinsel işlev bozukluğunu insan cinsel yanıt döngüsünde tatminkar cinsel uyarılma ve/veya doyuma (orgazm) ulaşmada yetmezliğe yol açabilecek herhangi bir aksama olarak tanımlarlar. Yani cinsel yaşamından tatmin olmama ve bunun sürekli olması hali.

       Psikiyatrinin temel kitabı kabul edilen DSM-V ise cinsel işlev bozuklukları için cinsel yanıt döngüsünü belirleyen sürecin bozulması ya da cinsel ilişkide ağrı ile karekterizedir. Ve tanı konulmadan önce kişinin cinsel istek beklentiler ve performansına yönelik tutumlarını etkileyebilecek etnik, kültürel, dini ve sosyal yapısı göz önünde bulundurulmalıdır.

          Cinsel işlev bozuklukları aşağıdaki gibi sınıflanabilir;

  • Geç boşalma
  • Sertleşme bozukluğu
  • Kadında orgazm bozukluğu

      Varsa belirtiniz:Hiçbir koşulda hiçbir zaman bir orgazm yaşamamıştır.

  • Kadında Cinsel İlgi/Uyarılma Bozukluğu
  • Cinsel Organlarda-Pelviste Ağrı/İçe Girme Bozukluğu
  • Erkekte Düşük Cinsel İstek Bozukluğu
  • Erken Boşalma
  • Maddenin/İlacın Yol Açtığı Cinsel İstek Bozukluğu
  • Tanımlanmış Diğer Bir CİB
  • Tanımlanmamış CİB

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

[email protected]

twitter/ Dr.SevilayZorlu

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

İNTERNETTE SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNİN EVLİLİKLERE ETKİSİ

Zaman bilgi çağı olunca sınır içsel süreçlere dönüştü. Bilgi fantezinin önünü açtı ve herkesin sınırı artık hayallerinin sınırı haline geldi. Siber seksi çekici kılansa anonim, kolay ulaşılabilir, fantezi kurmayı canlandırabilir olması, alternatif partner bulma imkanı sunması ve en önemlisi de kimlik değiştirerek dürtülerini dışa vurabilmeye olanak tanıması. Her oturum bir ““eyes wide shut (gözleri tamamen kapalı)” filmi partisi gibi. 

TÜİK verilerine göre; 2009 yılı son yarıda 30 bin 982 çift boşanırken, 2010 yılının 2. döneminde 32 bin 743 çift boşanmış. Boşanmalar %5.7 artmış.

 Açılan boşanma davalarının %95’ten fazlası şiddetli geçimsizlikten açılıyor. Peki boşanmalar neden bu kadar artıyor? Bunda internetin etkisi var mı?

Boşanma kararı almanızda en önemli neden nedir? %30 aldatma,%20 cinsel uyumsuzluk,%17 aşkımız bitti;çok iyi bir insan ama artık onu sevmiyorum, %19 (şiddet, hakaret küçük düşürme, değer vermeme, yalan söyleme, cimrilik, alkol, kumar ve somut hiçbir neden gösteremeyenler.),%14 ekonomik nedenler

Sanal alemdeki sosyal paylaşım sitelerinin yani kısacası internetin son yıllarda artan boşanmalar üzerindeki etkisi araştırıldığında; boşanmayı düşünen her dört kişiden bir tanesinin kararını vermesine internette yapılan sanal sohbetler ve paylaşım sitelerinin sebep olduğu gösterilmiş. Aldatıldığını düşünen her 2 kişiden 1 kişi eşinin kendisini internette tanıştığı birisiyle aldattığına inanıyor. Eşini aldatan her 2 kişiden 1’i sosyal paylaşım sitelerinde veya sanal sohbet ortamında tanıştığı birisiyle aldattığını kabul ediyor. 

Güncel araştırmalar sohbet grubu üyelerinin % 25-40’ ının  yalan söylediğini göstermiştir.Sahte, yanlış, yönlendiren ya da tam olmayan kimlikler seçme imkanları fazladır. Bazen sahte kimlik seçme kötü niyetle kötüye kullanım için yapılır.Cinsel saldırganlar interneti kullanır, sıklıkla yüz yüze karşılaşmalar zarar vermeye dönüştüğünde felaketle sonuçlanır.İnternette tanışan,aşık olan ve evlenmek üzere anlaştığında bile diğerinin cinsiyetini bilmediğini fark eden çiftler dahi olmuştur. “Mesajınız Var” filminde acımasız bir iş adamı olan Tom Hanks ‘in karakteri e-posta üzerinden kendisini kişisel olarak olduğundan daha kibar,asil duygular ifade edebilen biri olarak gösterebilmiştir.Bununla birlikte, e posta çalışmaları duyguların bastırılmamış, öfkeli ve paranoid olma ihtimalinin fazla olduğunu göstermiştir. Bu durum da –e-postadaki cevaplama kolaylığı ve daha fazla veri sağlayan sosyal ipuçlarının olmamasıyla bağlantılı düşünülmüştür…

İki tür ‘’siber’’ sevgili vardır: 1- Gerçekten buluşup ilişkilerini fiziksel olarak devam ettirmek isteyenler. 2-İlişkiyi sadece sanal ortamda sürdürmeyi tercih edenler.

Bilgisayar ve internet yaşamımıza çok büyük kazanımlar getirmiştir. Bilgiye ulaşmak internet sayesinde kolaylaşmıştır. Sesli sohbet,  tanışma siteleri, webcam bağlantıları boşanmaları tetikliyor mu?  Yoksa zaten sorun yaşayanlar mı internette aşk arıyor?  Bazen sadece masumane bir şekilde sohbet etmek amacıyla birileriyle tanışılıyor. Bir süre sonra bu ilişki ilerliyor ve hesaplanmayan bir şekilde gelişiyor. Karşı karşıya gelse konuşamayacak bir çok insan, kaygı duymadan internette rahat rahat konuşuyor. Ama ilişkinin sınırını belirlemekte zorlanıyorlar.Bazen de eşi aldatmak amacıyla internette arayış içerisine giriliyor. İnternet bağımlılık yapabiliyor. Eşe ayrılacak zaman bilgisayarın başında geçirilebiliyor, eşten soğuma ve uzaklaşmaya neden olabilir. Bu da evlilikleri olumsuz etkiliyor. Sürekli sanal alemde gezinme sonucu yaşanan depresyon ve mutsuzluk aileye olumsuz yansıyabiliyor.

Elon üniversitesinde gerçekleştirilen Pew Research Center’ın projesi internette iletişimin pozitif yanının e-postalar, sosyal ağlar (Facebook, Twitter) olduğunu belirtiyor. Bu gibi online araçlar insanların yeni sosyal bağlar yaratmalarına, keşfetmelerine ve geliştirmelerine olanak sağlıyor. İnternet para, coğrafya ve zaman gibi kısıtlamaları ortadan kaldırıyor ya da azaltıyor ve açık bilgi paylaşımı ile insanları bir araya getiriyor. “İnternetin Geleceği” anketi, internetin sosyal ilişkileri iyileştirdiği ve böyle de devam edeceğini gösteriyor. Online dünyada iletişim kurmanın olumsuz yönleri olsa da ankete göre olumlu yönleri çok daha ağır basıyor. Olumsuz fikir belirtenler internette sosyalleşme için harcanan vaktin, çok daha önemli olan yüz yüze iletişim için ayrılacak zamandan çaldığını düşünüyorlar. İnternetin çoğunlukla sığ ilişkiler doğurduğuna; internetin kalitesinin artırılması için geliştirilen sosyal bağların da kişisel bilgilerin mahremiyetini bozduğuna değiniyorlar. Ayrıca insanların interneti bir sığınak gibi kullanarak yeni fikirlere kendilerini kapattıklarını düşünüyorlar.

            Birlikte geleceğimiz olabilir mi? Güven ve sevgi üzerine kurulu mutlu bir beraberlik yeniden oluşturabilir mi? Birbirinizi geliştiren, birlikte olgunlaşmanızı sağlayan , mutlu bir beraberlik gerçekleşebilir mi? Bu soruların yanıtı: BELKİ DE…

            Sadakatsizlik travmasını geride bırakmak ancak onu anlayarak (düşünsel ve duygusal), kabul ederek ve affederek gerçekleşir. Bu tür travmalar bizlere dünyanın itici gücü olmadığımızı ve olayların gidişinde belirleyicilik rolümüzün ne kadar sınırlı olduğunu gösterir. Travmasını başarıyla aşan insanlar ” çok acı çekmiştim, artık geride kaldı” derler. Bir şeyi geride bırakmak, ancak yaşantını protesto etmekten vazgeçip kabul etmekle gerçekleşir. Ancak bir travmayı kabul etme, o travmanın etkilerine boyun eğmek değildir. Yaşanılanı unutmak hiç değildir. Kabul, olayları olmasını istediğiniz şekilde görmekten vazgeçip, olduğu gibi görmeyi becerebilmektir. Yaşantımızı  değiştirmek ve acımızı geride bırakabilmek ancak istenmeyen yaşantıya kendini bırakabilmek ve onunla kalabilmeyi öğrenmekle mümkündür.

            Sıcağı, üşümenin ne olduğunu öğrendiğimiz için severiz.Işığı ise karanlıkta  kalmanın ne olduğunu anladığımız için. Mutluluğun güzelliği ve bilgeliği ise ancak mutsuzluğun karanlığından gelirseniz daha iyi anlaşılabilir. Bazen mutsuzluk, ileride yaşayacağınız mutluluğunuzun itici gücü olabilir.

                         EŞİNİZ SİZİ İNTERNETTE ALDATIYOR MU?

Eşinizin klavye tıkırtılarının artık hobi olmaktan çıktığından ya da iş gerekliliğinin ötesine geçtiğinden kuşkulanıyorsanız şu belirtilere dikkat edin:

   Odasına her girdiğinizde ya da yaklaştığınızda bir sürü klik sesi duyarsanız ,çünkü bilgisayarında bazı açık pencereleri saklamaya çalışır.

   Bilgisayarının ekran koruyucusunu ya da bilgisayarının  kendisini şifreyle koruma altına alır.

   Siz yatmaya giderken o bilgisayarının başında kalır.

   Aynı şekilde internet tarayıcısını programının son girilen adresler listesini de siler

   Bilgisayarını evin daha tenha bir köşesine taşır ve ekranı kolay görünmeyecek bir biçimde yerleştirir.

   Mahremiyet talep eder.

   Bilgisayarda ne yaptığıyla ilgili konuşmak istemez.

   yeni e-posta hesapları açar, muhtemelen de anonim hesaplar…

İNTERNETTE SADAKATSİZLİK NEDENİYLE BOŞANAN EŞLERİN BAZI İFADELERİ:

”Eşim internetin başından ayrılmazdı. Bir gün bilgisayarı açık unutup dışarı alışverişe gitmişti. Mesajlaştığı kadına bana evliliğim süresince söylemediği güzel sözler yazdığını gördüm. Beynimden vurulmuşa döndüm.”

 ”Ben internette bir kadınla tanıştım. Tanıştığım kadın tarafından dolandırıldım. Bütün mal varlığımı kaptırdım. Haklı olarak eşim boşanma davası açtı.”

“İnternette bir kadınla olan ilişkim sadece bir merhabayla başladı. Sonra ne olduğunu anlamadan ona bağlanmışım. Birkaç defa buluştuk. Eşim boşanma davası açtı. Geri dönmesini istiyorum.”

“Ben eşim beni aldattığı için intikam almak amacıyla bir erkekle mesajlaşmaya  başladım.  Bu adam benim resimlerimi, yayınlamakla tehdit ederek ilişkiye zorlamaya çalıştı. Ben de mecburen durumu eşime anlattım.  Eşim kıyameti kopardı. Evliliğimiz artık yürümeyecek gibi görünüyor.

“İnternette mesajlaşmaya sadece merak ettiğim için başladım. Eşim işe gittikten sonra bilgisayarın başına geçip saatlerce mesajlaşıyordum. Aslında fiziksel olarak eşimi hiç aldatmadım. Ama eşim bir gün erken geldi. Karşımdaki erkekle karşılıklı yazdıklarımı görünce; benimle yaşayamayacağını söyledi.”

            “Eşim işten gelir gelmez bilgisayarın başına geçiyor, sorduğumda “Büroda işleri yetiştiremiyorum. Bu nedenle evde de çalışıyorum.” diyordu. Bir akşam odasına girdiğimde webcam’den çıplak bir kadın görünce az daha çıldıracaktım.”   

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı M. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

0 (242) 316 98 99

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

İLİŞKİNİZDE SESSİZ KALAN TARAF OLMAK İŞE YARIYOR MU ?

           İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzular yatar. Evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır….

Sessiz kalma, çoğu zaman, çiftler birbirleriyle konuşurken ortaya çıkar. Taraflardan biri sanki bir taş duvara dönüşmüş gibi kendini geri çeker. Genellikle karşı­sındakini dinleyen kişi, karşısında konuşanın söylediklerine tepki verir, ona doğru bakar, konuşanın söylediklerini izlediğini göstermek için “Evet…” ya da “Hı hı…” gibi birtakım şeyler söyler. Ancak taş duvarlaşan kişi böyle bir geri bildirim vermez ve taş gibi sessiz kalır.

           Kendini açma bazılarımıza zor gelir. Birçok yetişkin, düşünce ve duygularını ifade etmenin teşvik edilmediği, aksine kınandığı evlerde büyümüştür. Bir oyuncak istemek ailenin acıklı maddi durumu üzerine bir konferans dinlemektir.

            Nitelikli sohbet yalnızca anlayarak dinlemeyi değil aynı zamanda kendini açıklamayı da gerektir. Eşlerden biri “eşim keşke konuşsaydı, ne düşündüğünü ne hissettiğini hiç bilmiyorum” dediğindeaslında yakınlık kurma çabasındadır.

            Hiçbirimiz duygularımızdan kopmuş değiliz. Fakat iletişime geçerken kişiliklerimizden etkilenerek bloke olabiliriz.  

      “Bir sorun mu var neden bu gece konuşmuyorsun?” dediğinizde, yanıtı “Hiçbir sorun yok. Bir sorun olduğunu düşünmene neden olan nedir?” olacaktır. Bu son derece dürüst bir yanıttır. Bu kişiler, genelde “yansız” davranmaya çalıştıklarını ve işlerin daha da kötüye gitmesini engellemeye çalıştıklarını söylerler. Ancak böyle davranmanın,  karşısında­kini onaylamadığını gösterdiğini, araya bir soğukluk girmesine yol açtığını ve bu dav­ranışın, kendini beğenmişliğin bir dışavurumu şeklinde algılandığını fark etmezler.

       Tepkisiz birine karşı konuşmak insanı son derece kızdırır. Çoğu sessiz kalan kişi, eşi kendisine kızdığında hiç tepki göstermez; kendi kendine homurdanır ya da hemen konuyu değiştirirler.

      Ancak her nasıl olursa olsun, verilen ileti ben­zerdir: “Kendimi geriye çekiyorum, seninle anlamlı herhangi bir etkileşime girmek istemiyorum.” Bir çatışma doğduğunda, eşlerden biri iletişime girmekten kaçarsa, evliliği yoluna koymak zorlaşır. Sizin ya da eşinizin taş duvarlaşmaya eğilim gösterdi­ğinizi düşünüyorsanız, bir anlaşmazlık ya da uzlaşmazlılıktan sonra aşağıdaki ölçeği uygulamalısınız. Hem siz bu ölçeği uygulamalısınız, hem de eşiniz. Eşiniz uygulamak istemezse ikinci bir kez uygulamanızda o olsaydı nasıl yanıt verirdi, bunu göz önün­de bulundurarak bütün soruları yeniden yanıtlayın.

“TAŞDUVARLAŞMA” ÖLÇEĞİ (Gottman)

      Bu ölçek, evlilik içi çatışmalarda taş duvarlaşmaya eğilim gösterip göstermediğini­zi ölçmek içindir. Her bir yargı için genelde katılıp katılmadığınıza bağlı olarak “evet” ya da “hayır” yanıtı verin.

  1. Eşim yakınınca zırvalamalarından kaçıp kurtulma isteği duydum.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Gerçekten ne hissettiğimi söylememek için kendimi tutmak zorundayım diye hissettim.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • “Büyük bir kavgadan kaçmak için en doğru olanı geri çekilmek” diye düşündüm.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Sakinleşmeye çalışmak için geri çekildim.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Ne zaman büyük bir kavga olsa, çekip gitmek isterim.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşimin çok olumsuz olduğu zamanlarda, en iyisinin hiç tepki göstermemek olduğunu düşünürüm.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Duygularım incineceğine, kendimi geri çekmeyi yeğlerim.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Kimi zaman, geri çekilmenin en iyi çözüm olduğunu düşünürüm.

 SİZ: Evet Hayır             EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Küçük konuların nasıl olup da birden büyüdüğüne şaşırdım.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşimin duyguları denetimi dışına çıkmış gibi görünmeye başlayınca kendimi geri çek­tim.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. “Böyle davranılmasını kaldırmak zorunda değilim” diye düşündüm.

 SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Yaşanan çatışma sırasında yangına körükle gidecek değildim, yalnızca oturdum ve bek­ledim.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Tartışmalarımızın akılcı bir çizginin dışına çıkmasından tiksiniyorum.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

       Değerlendirme: Dört maddeye ya da daha çoğuna “evet” yanıtı vermişseniz, büyük bir ola­sılıkla taş duvarlaşan biri olmaya adaysınız demektir.

       İhtiyacımız olan sevgi, özgüven, değerli hissetmektir. Eğer eşiniz tarafından sevildiğinizi hissederseniz, sevdiğinizin size bir zarar vermeyeceğini bilerek rahatlayabilirsiniz. Onun yanında kendinizi güvende hissedebilirsiniz.

Yaşamın başka alanlarında hasetle karşılaşabilirsiniz. İşinizde birçok belirsizlikle yüzyüze gelebilirsiniz. Özgüven duygunuz eşinizin sizi sevdiği gerçeğiyle beslenir. “Eğer o beni seviyorsa, ben sevilmeye değer olmalıyım. Annem ve babam bana, kendi değerim konusunda olumsuz ve karışık mesajlar vermiş olabilirler.”

Olgun aşk ilişkisi, iyi bir iletişim, geçmiş travmalarımızın onarılmasında en etkili terapi olabilir.     

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

BY: admin

Psikiyatri Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

İLİŞKİNİZDE AŞIRI SAVUNMACI OLABİLİR MİSİNİZ?

Bugüne kadar kimsenin ölüm döşeğindeyken, “Keşke işime biraz daha fazla zaman ayırabilseydim…” dediği görülmemiştir.

                                                                  Rob Parsons

İlişkilerdeki çatışmalar hem tehlike hem de fırsattır. Bir çatışma yaşayan çiftler kendilerine” Bu bana ne öğretti? Ben nasıl bir hata yaptım da böyle bir çatışma oldu? Çatışmanın tekrarlamaması için ne yapmalıyım?” gibi sorular sorarak olayı analiz ederlerse krizi fırsata dönüştürebilirler. Çatışmalardan ders almaya yönelik yaklaşımlar evlilikler için faydalıdır.

İnsanların genellikle kullandıkları evrensel iletişim kalıpları vardır. Bir tehdit hisseden kişi, zayıflıklarını açığa çıkarmamak için bazı yöntemlere başvurabilir:

            Farkında olalım ya da olmayalım, beden dilimiz özdeğer duygularımızı yansıtır. Özdeğerimiz sorgulanıyorsa, bedenlerimiz bunu fiziksel olarak dışa vurur. Bunu düşünerek, insanların iletişim anlarında karşı tarafın rahatlıkla gözlemlediği ama kendisinin farkına varamadığı bazı belli bedensel duruşları vardır.  

Suçlayıcı davranışların karşısında genellikle savunucu davranışlar yer alır. Kendini aşırı savunmanın belirtilerinden biri özürler bulmaktır. Elinizde olma­yan nedenlerden ötürü öyle davrandığınızı söyleyerek işin içinden çıkmak istiyorsa­nız, sorunu kendi dışınızda arıyorsunuz demektir. Sözgelimi, akşam yemeğine hep geç kaldığı anımsatılınca, trafiğin yoğunluğu bir özür olarak getirilebilir. Oysa vurgu­lanmak istenen “HEPgeç kalınması olduğu gibi, başka bir yoldan gelme ya da da­ha erken yola çıkma seçeneklerini de söz konusu olabilir.

       Kendini aşırı savunma belirtilerinden bir diğeri, eşinin duygu ve düşüncelerini öngörmeye kalkıp, bunlara olumsuz birtakım yüklemlerde bulunarak savunucu tepki göstermektir. Oysa sağlıklı bir iletişim, yanlış anlamaya yol açabilecek birçok konu­yu açıklığa kavuşturabilir.

       Kendini aşırı savunmanın bir diğer belirtisi, yakınmaya, hemen karşı yakın­mayla karşılık vermektir. Oysa, karşısındaki kişinin ne söylemeye çalıştığını anla­yarak yaklaşmak, daha çözüm odaklı bir yaklaşım olacaktır. Bunun daha ileri bir biçimi, getirilen yakınmaya karşılık, konuyla hiç ilgisi olmayan herhangi başka bir konuyu yakınarak gündeme getirmektir. Böyle bir yaklaşım, iletişimi iyiden iyiye çıkmaza sokar.

       Kendini aşırı savunmanın bir diğer belirtisi “evet-ama’cılıktır. “Evet-ama” deyiş­leri karşısındakine katılmayla başlar, katılmamakla sonlanır. Sözgelimi, kişi eşine “Söz vermiştin, geçen hafta evin bütün faturalarını yatıracaktın” der, “Evet, söz ver­miştim ama başka işlerim çıktı” diye yanıt alır.

       Diğer bir aşırı savunma belirtisi, kendini yineleyip durmaktır. Kişinin kendi bakış açısını başka yollarla yeniden ortaya koyması ya da karşısındakinin sorularını göz önünde bulundurarak doğru karşılıklar vermek yerine, kendisini yineleyip durması­dır. Benzer söylemle yeterince bastırırsa, bir de sesini yükseltirse baskı kurabileceği­ni düşünür.

       Kendini aşırı savunmanın son bir belirtisi söylenip sızlanmaktır. Burada, ne söy­lendiği değil, nasıl söylendiği önem kazanır. Burada, çocukça, yüksek perdeden, da­ha çok burundan gelen bir ses tonuyla, cümlenin sonuna doğru bir sesleme (heceye) vurgu yaparak konuşulur. Sözgelimi, “Ben hiç dışarı çıkarmıyorsuuun!”, “Hiç beni dinlemiyorsuuun!”, “Benim bunda ne suçum var?!..” denir.

       Kendini aşırı savunma, vücut dilinde yalancı bir gülümsemeyle (ağız kenarları yük­selir, ancak gözlerde bir değişiklik olmaz), sanki bir yumruktan kaçıyormuş gibi, bir yandan, diğer bir yana dönmeyle, kollarını göğsünde kavuşturma gibi yollarla göste­rilir.

       Kendini aşırı savunmanın getirdiği başlıca sorun, iletişimin engellenmesidir. Eşler birbirlerinin gerçek bakış açılarını anlamak yerine kendilerini savunmaya odaklanır­lar ve bunun için çaba ve zaman harcarlar. Böylece bir çözüm bulunamaz, çatışma daha da büyür ve etkileşim, saldırı ve karşı saldırı ile sürer gider.

       Kendinizin ya da eşinizin aşırı savunucu olup olmadığını belirlemek için, özellikle bir anlaşmazlık ya da uzlaşmazlıktan sonra aşağıdaki ölçeri uygulayabilirsiniz. Hem siz bu ölçeri uygulamalısınız, hem de eşiniz. Eşiniz uygulamak istemezse, ikinci bir kez uygulamanızda, o olsaydı nasıl yanıt verirdi, bunu göz önünde bulundurarak bü­tün soruları yeniden yanıtlayın.

“KENDİNİ AŞIRI SAVUNMA” ÖLÇEĞİ (Gottman)

      Bu ölçek, eşiniz bir konuyu gündeme getirdiğinde, aşırı savunucu bir tutum takı­nıp takınmadığınızı ölçmek içindir. Bir anlaşmazlık ya da uzlaşmazlığınızdan sonraki gerçek duygu, düşünce ve davranışlarınızı anımsamaya çalışın. Kendinize karşı dü­rüst olmanız çok önemlidir. Her bir yargı için, genelde katılıp katılmadığınıza bağlı olarak “evet” ya da “hayır” yanıtı verin.

  1. Eşim yakınınca, haksız yere dırdır ettiği düşüncesine kapıldım

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Yanlış anlaşıldığım hissine kapıldım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Yaptığım olumlu şeylerin değerinin bilinmediği duygusu içindeyim.

          SİZ: Evet Hayır                EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Yolunda gitmeyen şeylerden büyük ölçüde ben sorumlu değildim.

SİZ: Evet Hayır       EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Suçlanmaktan kurtulmak için, sorunun neden ve nasıl ortaya çıktığını açıklamak zorun­daydım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşim olumsuzlaşınca, bana karşı haksız yere saldırıda bulunduğu duygusuna kapıldım.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşim yakınınca, benim de ona söyleyecek bir sürü yakınmam olduğunu anladım.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşimin olumsuzlukları çok fazla, çok yoğun ve çok mantıksızdı.

SİZ: Evet Hayır              EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşim çok alıngandı, duyguları çok kolay incindi.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşimin yakınmalarında gerçeklik payı var, ancak bütün gerçek bu değil.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşim yakındığında, “Bu suçlamalar karşısında ben suçsuzum” diye düşündüm.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşim yakındığında, saldırılarını savuşturmak zorundayım düşüncesine kapıldım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Benimle ilgili gerçek olmayan yakınmaları yadsımak (inkâr etmek) zorunda olduğum düşüncesine kapıldım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşimin yakınmalarını dinlerken, benim yakınmalarıma hiç ilgi göstermediği düşüncesi­ne kapıldım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşimin sorunlara bakış açısı çok benmerkezciydi. SİZ: Evet Hayır EŞİNİZ: Evet Hayır
  2. “Ne söylersen söyle, gereken karşılığı alırsın” (“İstediğini söyleyen, istemediğini du­yar”) diye düşündüm.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşim yakınırken, kendimi koruyacak yollar bulmaya çalıştım.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1. Eşim yakınırken, benim kendi durumumu yeniden açıklayacak bir yol bulmaya çalıştım

      SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  1.  Eşim yakınırken, benim kendi durumum gerçekten anlaşılabilmiş olsaydı, bütün bu konuşmalar olmazdı, diye düşündüm.

SİZ: Evet Hayır               EŞİNİZ: Evet Hayır

  • Eşimin tek yapabildiği, benim yanlışımı bulmak gibi görünüyor. SİZ: Evet Hayır    EŞİNİZ: Evet Hayır
  • Kimi zaman, eşim, elinde sopayla üzerime yürüyor gibi gelir. SİZ: Evet Hayır        EŞİNİZ: Evet Hayır
  • Sert bir tartışma sırasında nasıl dengiyle karşılık veririm (misilleme yapanım) diye düşü­nüp dururum.

         SİZ: Evet Hayır                 EŞİNİZ: Evet Hayır

Değerlendirme: Yedi maddeye ya da daha çoğuna “evet” yanıtı vermişseniz, büyük bir ola­sılıkla kendini aşırı savunan birisiniz ya da böyle biri olmaya adaysınız demektir.

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99