KADINLARLA ERKEKLER GERÇEKTE NEYİ ÇEKİCİ BULUYOR?

BY: admin

Blog Yazıları

Yorumlar:Yorum yapılmamış

“İnsanoğlunun erotik yaşamındaki sayısız tuhaflık ve aşık olma sürecinin tekrar eden kompulsif karakteri, çocukluğa başvurmaksızın ve çocukluktan kalma etkiler olarak analiz edilmeksizin neredeyse anlaşılamazlar. “

                          Sigmund Freud, Three Essays on the Theory of Sexuality

Aşık olduğunuz zaman ne hissediyor, nasıl davranıyorsunuz? Kendinize ve size sunulan aşka güveniyor musunuz? Yakınlaşmaktan kaçınıyor musunuz? Kaçınıyorsanız, yakın bir ilişki içinde olmamanızın nedeni bu mu, yoksa gerçekten etrafınızda uygun aday mı yok? Bir ilişkiye girmek için yanıp tutuşuyor, ancak kaygı ve kararsızlıklarınızla eş adaylarını korkutup kaçırıyor musunuz?

Bağlanma kuramının meyvesi olan bütün öngörülerin ve araştırmaların ışığında, benlik gücümüzün ve özgüvenimizin sevgiyi alma ve verme becerimizi etkilediği ortadadır.  

Aşk varoluşsaldır. Korku sadece aşkın yokluğudur. Korku karanlık gibidir. Karanlıkla doğrudan ne yapılabilir? Ondan vazgeçemezsin, onu içeri alamazsın, onu dışarı atamazsın. Karanlıkla içeri ışık getirme dışında başka bir ilişki kurma şekli yoktur. Karanlığa giden yol ışıktan geçer. Karanlık istiyorsan ışıkları kapa; karanlık istemiyorsan ışıkları aç. Fakat ışıkla bir şey yapmak zorunda kalacaksın, karanlıkla değil. Aşk ışıktır, korku karanlıktır. Korkuyu takıntılı hale getiren kişi asla sorunu çözemez. Bu karanlıkla güreşmek gibidir. Orada olmayan bir şey tarafından yenilmişsindir.

Yakınlaşma ile ilgili korkularımızla sağlıklı olana ulaşamayabiliriz. İlişkilerimizde bağlanma şekillerimiz uzun vadede tüm ruhsal ve bedensel dengemizi, işlevselliğimizi olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Toplumsal bağlanma oranlarımıza bakacak olursak:

  • Güvenli; % 25, 
  • Kaygılı – Kararsız % 15
  • Kaçınan oranı da % 60.

Bu oranlarla dünyadaki en yüksek güvenli olmayan bağlanma stilleri oranına sahibiz…

Çevremizde gördüğümüz her 4 kişiden 1’i kronik düzeyde yakınlık, ait olma, bağlılık, ilişki kurma; yani bağlanma kaygıları yaşıyor.

Başkalarını sevebilmek için önce kendimizi sevip saymamız gerekir. Benlik güçlü kişilerin benlikleri gelişmemiş kişilere oranla daha yakın ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Bağlanma araştırmaları, güvenli bireylerin kaçınan ve kaygılı bireylere kıyasla daha özgüvenli, daha az nevrotik, daha dışa dönük, daha uyumlu ve deneyimlere daha açık olduğunu göstermiştir.

Kendimizden ne kadar eminsek , onaylanma, kabul ve sevgi ihtiyacımız o kadar azalır. Daha seçici davranırız ve bize sevgisini her sunana aşık olma olasılığımız azalır. Karnı doymuş biri seçici davranırken, aç bir insan rahatlıkla önüne ne konsa yer.

En sık aşık olan gençlerin daha özgüvenli ve daha az savunmacı oldukları ortaya çıkmıştır.

Bazen de yüksek özgüven yanında idealize sevgiliye dair yüksek beklentileri ve standartları da getirir.

ROMANTİK EŞLERİNİZLE ANNE BABALARINIZ BENZİYOR MU?

Freud’un kuramı tek bir yaklaşım önerir: Romantik eşinizle karşı cinsten ebeveyniniz arasında benzerlikler bulmaya çalışın.

  • Annenizin ya da babanızın en dikkat çekici özelliklerini; fiziksel, duygusal, davranışsal, zihinsel ve mizaca dair listeledikten sonra bunları romantik eşinizin özellikleriyle karşılaştırın.
  • Aralarında benzerlik var mı?
  • Bu benzerlikler sizin hakkınızda ne söylüyor?

Ebeveynlerinizle ilişkilerini ile en ciddi romantik ilişkileriniz arasında benzerlik ver mı?” sorusuna ;

  • %70 “evet” demiş.
  • Kadınların % 83’ü,  erkeklerin % 55’i.

Romantik seçimlerimiz bilinçli olmasalar da bizim sorumluluğumuzdadır. Sorumluluk almak daima tavsiye edilen bir stratejidir, çünkü olumlu değişimler doğurmakta suçu eşe atmaktan çok daha etkilidir.

TOPLUMSAL KUVVETLER ETKİLİ Mİ?

Toplumsal kuramcılar, romantik çekimdeki cinsiyet farklı­lıklarının toplumsal kuvvetlerle açıklanabileceğine inanmak­tadır.

Bunlar genetik programlamanın değil, farklı toplumsal gerçekliklerde yaşamanın bir sonucudur. Toplumsal normlar, stereotipler ve toplumsal güç farklılıkları bir eş adayında neyin çekici olduğunu belirler.

KADINLAR

  • Kendilerinden bü­yük, uzun, bilge ve eğitimli erkekleri seçer, çünkü onların top­lumsal gücü daha fazladır.
  • Kadınları en çok cezbeden erkek türleri incelendiğinde, “eser miktarda kadınsılık taşıyan erkeksilik” in en çekici bulun­duğu keşfedilmiştir.
  • Erkeğin gelir düzeyi, ancak arzulanabi­lir kişilik özelliklerine sahip olması durumunda romantik çeki­ciliğini artırmaktadır. Bu, kadınların parayı ancak kişilik koşul­ları sağlandıktan sonra dikkate aldığını düşündürmektedir.
  • Erkeğin kadınlar açı­sından çekiciliğini en fazla etkileyen şey ise, “kadın erkek eşitli­ğine inanması”dır.
  • Maço olanı çekici bulmak, kadınlar için tehlike teş­kil edebilir. Geleneksel cinsiyet rollerine bağlı kalan “aşırı ka­dınsı” kadınlar maço erkekleri çekici bulmakta, koca ve yatak arkadaşı olarak tercih etmektedir. Bu bul­gular, maço, saldırgan ve zorba erkeklere, yani cinsel saldırgan­lığa ilişkin riskleri işaret etmektedir.
  • Sonuçta kadınlar stereotipik olmayan erkekleri “erkeksi” erkeklerden daha hoş, akıllı, ahlaklı, ruhsal bakımdan sağlıklı, uygun ve dürüst bulmuştur.
  • İletişim kalitesi fiziksel çekicilikten daha ön planda.
  • Kaynak edinme becerisi; olgunluk ve geleceğe dair finansal güvence sağlayabilmeleri aranılan özellik
  • Sadakat ve güvenilirlik kadınlar için çok önemli.
  • “Ona güvenebiliyorum sorumluluk sahibi, insanlara yardım etmek için yapmayacağı şey yoktur”.
  • “Biliyorum ki nereye gideceğini söylüyorsa oradadır”.

ERKEKLER

  • Kendilerin­den küçük, kısa, daha az zeki ve daha az eğitimli kadınları se­çer, çünkü bu şekilde toplumsal güçlerini korumaları daha ko­laydır.
  • Benlik kavramları güçlü olmayan erkekler geleneksel kadınları,
  • Özgüveni yük­sek erkekler modern, geleneksel olmayan, açık fikirli ka­dınları daha çekici bulduğu bir araştırmayla kanıtlanmıştır.
  • Bu­nun nedeni, açık fikirli kadınların geleneksel kadınlardan daha girişken, özgüvenli ve bağımsız algılanması ve özgüven eksik­liği olan erkeklerin bağımsızlık ve kontrol hislerine yönelik bir tehdit olarak görülmesidir.
  • Kendilerini tehdit altında hisseden bu erkekler, egolarını korumak için geleneksel olmayan kadın­ları reddederler. Kendinden emin bir erkek kadınları bir tehdit olarak görmediği için, iddialı ve bağımsız kadınları eleştirme ihtiyacı da hissetmez.
  • Doğurganlık değerine dair işaretler dış görünüş ve gençlik aranan özellikler.

Kadınlar da erkekler de romantik seçimlerinin güç den­gelerinden etkilendiğinin genellikle farkında değildir. Cinsiyet rollerine göre sosyalleşmiş olmaları ve kabul edilebilir toplumsal normlar hayatlarını kolaylaştırır.

Her birimiz eşsiz birer bireyiz ve bu biricikliğimiz hemcinslerimizle benzerliklerimizden ya da karşı cinsle farklılıklarımızdan daha önemlidir.

“Yüreğin bir bildiği vardır, aklın hiç haberdar olmadığı” .

                                                                                             Blaise Pascal

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist & Psikoterapist

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.

1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5

Tel: 0 (242) 316 98 99

facebook.com/antalyaterapipsikiyatri