ÇOCUKLUKTAN ERİŞKİNLİĞE DİKKAT EKSİKLİĞİ Ve HİPERAKTİVİTEYİ ANLAMAK
BY: admin
Duyurular & Haberler
Yorumlar:Yorum yapılmamış
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında başlayan,
etkisi tüm bir yaşama yayılabilen, süreğen bir nöropsikiyatrik
bozukluktur. Biyolojik kökenleri üzerine yapılan kalıtım, genetik ve beyin
görüntüleme araştırmaları bu bozukluğu anlayabilmemiz yönünde önemli katkılar
sağlamıştır. İyi tanımlanmış bir psikiyatrik bozukluk olmasına karşın, DEHB
tanısıyla ilgili gerek sosyal-kültürel itirazlar ve gerekse eklenen psikiyatrik
eş tanılar onun iyi anlaşılamayan bir bozukluk olarak kalmasına yol açmaktadır.
Ayrıca rahatsızlığın belirli dönemlerde farklı belirtilerinin ön plana geçişi
anne-babaların, eğitmenlerin ve hatta hekimlerin kafasını
karıştırabilmektedir.
Yaygınlık
Toplumdaki DEHB yaygınlığı yaklaşık olarak çocuklukta % 8, ergenlikte % 6 ve
erişkinlikte % 4 olarak bildirilmektedir. Çocukluk çağında zaten var olan
dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar ilk olarak okula
başlamayla fark edilir bir hale gelmektedir. Sınıfta oturamayan, oyunlarda
arkadaşları ile yoğun sorunlar yaşayan ve okuma faaliyetlerinde gecikebilen
çocuklar görece hızlı fark edilip tıbbi yardım almaları için yönlendirilebilmektedir.
Yani önde gelen belirtiler hiperaktivite olduğunda, dikkatsizlikle ilgili
belirtilerin önde olduğu durumlara göre daha erken tedavi başvurusu olmaktadır.
Yine de tedavi arayışı ve etkin tedavilere ulaşma sayıları bozukluğun yaygınlığı
değerlendirildiğinde oldukça düşüktür.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte görülme sıklığındaki azalma aslında rahatsızlık
belirtilerinde azalma olduğuna işaret eder. Sıklıkla belirtiler tamamen ortadan
kalkmamıştır. Dönemin özelliklerin de eklenmesi nedeniyle özellikle ergenlerde
bozukluğun varlığı riskli sağlık davranışlarının tavan yapmasına ve ileriye
doğru kalıcı zararlara yol açmaktadır. Yine de iyi bilinen aşırı hareketlilik
ve sonuçlarını düşünmeden yani dürtüsel davranışlarda bulunmanın zaman içerisinde
azalma eğiliminde olduğu söylenebilir. Ancak bu azalma eğilimine rağmen erişkin
DEHB olan bireylerde bir işe başlayamama, iş yerinde verimsizlik ve kötü zaman
yönetimi, çok sayıda işe başlanmasına rağmen bir çoğunu bitirememe, bir
toplantı boyunca oturamama, stresle baş edememe ve öfke atakları, aklına ilk
geleni söyleme eğilimi, kötü şoförlük sorunları ve evlilik ve sorumluluklarının
idaresi ile ilgili yoğun sorunlar sıklıkla ortaya çıkar yada sürer gider. Bu
bozukluk yetişkinlerde ele alınırken çocukluk döneminden farklı olarak erişkin
yaşamının karmaşıklığı gözetilmeli ve yaşla birlikte belirtilerdeki değişime
önem gösterilmelidir.
Kızlarda risk altında..!
Çocukluk döneminde çeşitli çalışmalarda erkek:kız oranı 2:1 ile 6:1 arasında
bildirilirken erişkinlerde eşit (1:1) bulunmuştur. Yaşla birlikte ortaya çıkan
cinsiyet oranlarındaki bu değişimin çeşitli açıklamaları olabilir. Bunlardan
biri erişkin dönemde özellikle dikkat eksikliği semptomlarının soruna yol
açması ve kadınlarda dikkat eksikliği belirtilerinin baskın olmasıyla cinsiyet
oranının eşitlenmesidir. Diğer bir olasılıkta çocukların yakınları tarafından,
erişkinlerin ise kendilerinin başvurması ve yakınmalarını dile getirmesidir.
Dikkatsizlik daha çok bireyi, diğer yıkıcı semptomlar ise daha çok çevreyi
rahatsız etmekte ve erkek çocuklardan daha çok yakınılmaktadır. Belirtilerini
dışa vuran erkeklerin tersine kız çocuklar genellikle olumsuz geri bildirimleri
içselleştirme, özür dileme, uyum sağlamaya çalışma, suçu üzerine alma ve kavga
etmeme eğilimindedirler. Beklentileri karşılamak için daha çok çalışarak ve
yetersizlikleriyle başa çıkarak başarılı öğrenciler olmayı lise dönemine dek
sağlayabilirler. Ama bozukluğun daha sessiz seyrediyor olması ve bu nedenle
müdahale edilebilir olan bir sorun alanına gereken müdahaleleri yapamama
kadınların yaşamına, özellikle onların akademik gelişimlerine önemli zararlar
vermektedir.
Duruma eklenen eş tanılar, eşlik eden diğer ruhsal bozukluklar
Çocuklar ve erişkinlerle yapılmış çalışmaların sıklıkla işaret ettiği
psikiyatrik eş tanılar şunlardır: Karşıt olma karşı gelme bozukluğu,
Davranım bozukluğu, Anksiyete bozuklukları (Panik bozukluğu, Obsesif Kompulsif
bozukluk, Tik bozukluğu), Duygudurum bozuklukları (Depresyon, Distimi,
Bipolar), Öğrenme bozuklukları ve Alkol-madde kullanım bozuklukları olarak
adlandırılan ruhsal hastalıklar. Başka ruhsal bozuklukların eşlik etmesi
bazen DEHB semptomlarının gizlenmesine, örtük kalmasına ya da ilaçlarla bir
bozukluğu tedavi ederken diğerinde bozulmalar ortaya çıkmasına yol
açabilmektedir.
Tedavi
Erişkin dönemde neredeyse bir kural olan psikiyatrik eş tanı ve erişkin yaşamın
karmaşıklığı çocuklardan farklı olarak erişkin DEHB tedavisinde daha kapsamlı
tedavi yaklaşımlarını gerekli kılmaktadır. Nörobiyolojik zemini olan DEHB
için ilaç tedavileri bütüncül tedavi yaklaşımının temelini
oluşturmaktadır. İlaçların erişkinde tıbbi ve ruhsal eş tanıları gözeterek
planlanması gereklidir. Bundan sonra sıra sorun odaklı, yapılandırılmış
bilişsel davranışçı psikoterapileri tedaviye eklemeye gelmektedir.
Erişkin dönemde DEHB kişinin davranışları, duyguları, ilişkilerini ve
kendisini nasıl değerlendirdiğini güçlü biçimde etkiler. Erişkin dönemde
özsaygı ve utancın birincil belirleyicisi kişinin kendini çocukluk ve ergenlik
döneminde nasıl değerlendirdiğidir. Erişkin DEHB vakaları çocukluk çağından
beri başlamış olan ve etkili başa çıkma becerilerini engelleyen temel
nöropsikiyatrik bozukluklara sahiptirler. Dikkatin çelinebilirliği, organize
olamama, verilen görevleri sürdürme güçlüğü ve dürtüsellik gibi özgül
belirtiler DEHB olan bireylerin etkili başa çıkma becerileri geliştirmelerini
öğrenme ya da kullanmalarını önleyebilir. Etkili başa çıkma becerilerinin
yokluğu nedeniyle bu bozukluğa sahip kişilerin çoğu yineleyen başarısızlıklar
yaşamıştır ya da yenilgi olarak adlandırabilecekleri deneyimleri olmuştur. Bu
başarısızlık öyküleri kişinin kendi hakkında olumsuz düşünceler geliştirmesine
yol açabilir. Bunun yanı sıra üstlendikleri görevler konusunda da işlevsel
olmayan düşünceler geliştirebilirler. Sonuç olarak ortaya çıkan bu olumsuz
düşünce ve inançlar var olan kaçınma davranışları ya da çelinebilirliği
arttırabilir. Bu düşünce ve inançların sonucu olarak kişiler görev ya da
sorunla karşı karşıya kaldığında dikkatleri daha çok kayabilir ve ilişkili
davranışsal belirtiler daha da kötüleşebilir. Tedavide bu bozukluğa sahip
olanlar sıklıkla bildirdikleri gibi organizasyon ve planlama güçlükleri, dikkat
dağınıklığı, kaytarma-kaçınma davranışları, iletişim güçlükleri ve
anksiyete-depresyon-öfke belirtilerine odaklı, yapılandırılmış bilişsel
davranışçı psikoterapilerden önemli yararlar sağlayabilir.
Sonuç
Yaşam boyu devam eden dikkatsizlik, dürtüsellik ya da hiperaktivite
yakınmaları olan tüm erişkinlerde DEHB tanısı akla gelmelidir. Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu yaşama, kişiler arası ilişkilere, okul ve iş
dünyasına yansıyan olumsuz etkileri açısından toplumun ve sağlık hizmetlerinin
önemli sorunlarından birisidir. DEHB ister çocukluk ister erişkinlik döneminde
olsun sadece hastaları değil çevrelerini, ailelerini, ebeveynlerini de etkiler.
Riskli sağlık davranışları açısından tehdit altında olan ergen ve genç
erişkinlerde DEHB varlığında sigara ve madde kötüye kullanımı, yasal sorunlar,
kötü akran ilişkileri, kendine güven kaybı, okul ve iş başarısında düşüklük ve
psikiyatrik eş tanılar gözlenir. Erişkin dönemde neredeyse bir kural olan başka
ruhsal bozuklukların eşlik etmesi, diğer bir deyişle psikiyatrik eş tanı
varlığı ve erişkin yaşamının karmaşıklığı çocuklardan farklı olarak erişkin
DEHB tedavisinde daha kapsamlı tedavi yaklaşımlarının uygulanmasını gerekli
kılıyor. İlaçlarla tedavinin eş tanıyı gözeterek planlanması ve buna sorun
odaklı olarak yapılandırılmış bilişsel davranışçı psikoterapilerin eklenmesi
oldukça önemlidir. DEHB ile ilgili güçlükleri çocukluklarından beri
yaşayan kişiler; hem erişkinlik döneminde benzer belirtiler sergilerler hem de
bazen belirtiler gerilese bile çocukluk döneminde almış oldukları hasarların
yansımalarını yaşam boyu taşırlar. Tedavi edilmediğinde süreklilik gösteren bu
rahatsızlığın doğru bir şekilde tanısının konup uygun tedavileri alması
önemlidir. Önlenebilir kayıplara engel olabilmek için rahatsızlık fark
edildiğinde tüm tedavi imkanları kullanılarak etkin bir tedavi hızlı ve
dikkatli bir biçimde başlatılmalıdır. Bunun sağlanması için DEHB belirtileri
olanların öncelikle bir psikiyatri uzmanına başvurması ve DEHB yakınmaları olan
bireylerin psikiyatri uzmanına yönlendirilmesi gereklidir.
Doç. Dr. Cengiz
TUĞLU Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Öğretim Üyesi