AŞAĞIDA SABAH GAZETESİNDEN GALİP ÖZTÜRK ÜN 15.11.2009 DA YAYINLANAN YAZISINI BULACAKSINIZ.
Bu yazı zor günler geçirmiş, depresyonlar yaşamış, yas tutmakta zorlanmış, yaşamını işindeki başarılarla iyileştirmeye çalışmış bir sporcunun yaşamını özetlemiş güzel bir yazı. Yaşadığı zorlukları futbolla aşmaya çalışmış olan bu sporcunun karısı şöyle demiş: “Futbolun herşey olmadığını, birbirimize sahip olduğumuzu göstermeye çalıştım. Fakat futbol onun herşeyiydi.” Eğer Robert Enke daha iyi bir tedavi ve psikoterapi sürecinden geçebilseydi, doktorlarına ve çevresine karşı daha açık olabilseydi, yakınları onun kaybetme korkularını daha iyi anlayıp önlemler alabilseydi, kötü olduğunda bir psikiyatri kliniğine yatarak tedavi görmeyi kabul etseydi; eşi kocasını, evlatlık çocuğu babasını, futbol takımı kalecisini kaybetmeyebilirdi diye düşünüyor insan. En önemlisi de, ağır olaylar yaşadığında, yaralarını futboldaki başarılarıyla sardığını görenler ve bunda bir gariplik olduğunu sezen yakınları, ona daha yakın olabilseydi, belki yaşadığı acılar bu kadar büyümez, onu bu kadar umutsuzluğa itmez, çaresiz hissettirmezdi.
Robert Enke, Almanya nın en iyi kalecilerinden biriydi. 2002 de kızı Lara
nın ölümünden sonra evlat edindiği Leila nın da elinden alınacağını öğrenince
dayamadı. Bunalıma girip geçen hafta bir trenin önüne atlayarak intihar eden
kalecinin portresi…2002 yılında Barcelona ya imza attığında Robert Enke nin
hayalleri gerçek olmuştu. Dünyanın en iyi teknik adamlarından biriyle (Louis
Van Gaal) çalışıp, dünyanın en iyi kulüplerinden birinde forma giyecekti.
Kendisini dünyanın önemli kalecilerinden biri olarak görüyordu. Ama kaderin ona
çizdiği yön hiç de öyle olmayacaktı. 11 Eylül 2002 de İspanya Kupası nda
Drittligist Novelda ile oynanacaktı. Eldivenlerini güvenle giydi ve sahaya
çıktı. Ama şans onunla değildi, kötü bir günündeydi, karşılaşmayı 3-2 kaybettiler.
O dönem Barcelona da güçlü bir isim olan ve daha sonra Galatasaray da da
oynayan Frank De Boer soyunma odasında takım arkadaşlarıyla birlikte Enke yi
suçladı. Bundan etkilenen Van Gaal de, Alman kaleciye Barcelona nın 1 numaralı
formasını ligde sadece bir kez verdi. Oysa Benfica da üç harika sezon geçirmiş,
Arsenal, Manchester United ve Atletico Madrid onu istemişti. Ama kendi
deyimiyle, “Avrupa nın en zor kalesini” tercih etmişti. Korkmaya
başlamıştı. “Ya kariyerimi kaybedersem ya bu maçta benim yüzümden
kaybedersek” düşüncesi içini kemirip duruyordu. Bir yıl böyle geçti ve
sonunda 2003 yılında psikiyatr Dr. Valentin Merkser e başvurdu. Ağır bir
depresyon geçiriyordu.
13 GÜNLÜK İSTANBUL MACERASI
Bu arada İstanbul dan Christoph Daum un telefonu geldi. Sevindi. Barcelona da
kendisini gösterememişti, kiralık olarak gideceği Fenerbahçe de yeniden
toparlanabilirdi. 10 Ağustos 2003 te sezona şampiyonluk parolasıyla giren
Fenerbahçe nin ilk maçı İstanbulspor laydı. Sarılacivertliler maçın kesin
favorisiydi, Enke nin güvensizliği yine onunlaydı. Maçın sonunda, taraftarların
attığı şişeler ve protestoları altında soyunma odasına gitti. O gün 3-0 lık
yenilginin tek sorumlusu o olmayacaktı ama İstanbul macerası sadece 13 gün
sürmüştü. Daum a ağır ilaçlar aldığını söylemişti. Alman teknik adam da onun
arkasında durmuştu. Ancak Enke ayrılmak istedi ve istediğini yaptı. Yine
Barcelona ya dönmüştü. Teknik direktör Frank Rijkaard ın ona forma vermeyeceği
artık kesindi. Ara transferde İspanya 2. Ligi takımlarından Tenerife ye
kiralandı. Burada şaşırtıcı şekilde kendisini iyi hissediyordu ve birçok maçı
kurtarmıştı. Sezon sonunda Hannover kendisini isteyince sevindi ve hiç
tereddütsüz “Evet!” dedi.
BİRİCİK LARA SI DOĞUYOR
Hannover onun hayata tutunmasında en önemli etken olacaktı. Bu arada eşi Teresa
hamileydi ve 24 Ağustos 2004 te kızı Lara dünyaya geldi. Lara her bebek gibi
çok sevimliydi, ama doktordan gelen haber yeni yeni toparlanan Enke yi yıktı:
Kızının kalbi delikti. Bir yandan Almanya da önemli bir kaleci olmayı
sürdürürken, öte yandan kızı için çırpınıyordu. Lara toplam 18 ayını hastanede
geçirecekti. Bazen kızını stada götürüyor, belki stadın olumlu atmosferinden
faydalanır diye düşünüyordu. Burnunda hortumla zar zor nefes alan minicik bir
bebeğin babası olmak, Barcelona da kaleci olmaktan çok daha zordu. Tarif
edilemez bir acı bütün içini kemiriyordu. 2004-2005 sezonunda Almanya 1. Ligi
nin en iyi kalecisi seçilmişti ama 2006-07 sezonu takım ve kendisi için kötü
başladı. İlk üç maçta alınan üç yenilginin ardından 15 Eylül de harika bir maç
çıkardı, Wolfsburg deplasmanında Hannover 2-1 galip geldi. Bu maçtan iki gün
sonra Hannover Tıp Fakültesi nde durumu ağırlaşan kızının yanı başında
oturuyordu. Onun hâlâ iyileşeceğine inanıyor, kapalı gözlerini açıp gülmesini,
yaramazlık yapmasını, eve gelince kucağına zıplamasını bekliyordu. En son 18
Mart 2006 da birlikte stada gitmişlerdi. Lara taraftarların ve babasının takım
arkadaşlarının kendisine gösterdiği yakın ilgiden mutlu olmuştu. Üşümesin diye
babası ona sıkı sıkı sarılmıştı. Sonra Lara yı Teresa ya teslim edip kalesine
dönmüş ve muhteşem oynayıp, Köln maçını tek başına almıştı.
FUTBOL ONUN İKSİRİYDİ
Ama Lara nın minicik kalbi art arda gelen ameliyatlardan sonra dayanamadı. 17
Eylül de sabah saat 5 civarında artık nefes almıyordu. Enke yıkıldı. Sürpriz
bir şekilde ertesi gün antrenmandaydı. Bütün takım arkadaşları “Sen deli
misin? Niye geldin?” dese de dinlemedi. Başka futbolcular yakınlarını
kaybedince haftalarca oynayamıyordu. Oysa bir önceki sezon, Enke kızı komaya
girdiğinde antrenmanı bırakıp hastaneye koşmuş, iki gün sonra Bayern Münih
maçında kaleyi yine korumuştu. Üstelik süper oynamış ve takımının 1-0 galip
gelmesini sağlamıştı. Lara yı toprağa verdikten birkaç gün sonra Leverkusen
maçında kaledeydi. Eşi Teresa nın dediği gibi “Futbol onun
iksiriydi,” ne de olsa. Maç boyunca Lara hep aklındaydı, fakat 1-1 lik
beraberliğin de mimarıydı. O sezon 34 maçın 34 ünde de oynadı. Daha sonraki iki
sezon boyunca 68 lig maçının 68 inde de forma giyerek istikrarını ortaya koydu.
Barcelona da ve İstanbul da kaybettiği kaleyi Hannover de kimseye kaptırmaya
niyeti yoktu. Kendisini hayvan haklarına adamıştı. Çiftlik evinde tam sekiz
köpek ve bir at vardı. Lara nın yokluğuna alışmaya çalışıyordu, arkadaşlarının
“Yeni bebek yapın” tavsiyesine eşi de kendisi de olumsuz yanıt
veriyorlardı. Burada da Enke nin korkusu ortaya çıkıyor, ikinci çocuğunu da
kaybetme korkusu yeni bir bebek sahibi olma düşüncesini tamamen ortadan
kaldırıyordu.
2008-09: ÜÇ ÖDÜL BİRDEN
Bir sezon önce Hannover de takım kaptanlığına getirilen Alman kaleci,
2008-09 sezonunda kariyerinde ikinci kez Bundesliga nın en iyi file bekçisi
seçildi. Üstelik Mayıs ayında evin yeni bir misafiri vardı: İki aylık bir
bebeği, Leila yı evlat edinmişti. Bir başka sevindirici haber, Alman Milli
Takımı nın kalesinin kendisine teslim edilmesi oldu. Kahn ve Lehmann ın görevi
bırakmasından sonra teknik direktör Löw, 2010 Dünya Kupası finallerinde kaleyi
Enke ye teslim etmeye karar vermişti. 2009-10 sezonunda ilk dört maçta oynamasının
ardından bir virüs kaptı. İksiri olan futboldan uzak kalmak onu yeniden
bunalıma sokmaya başlamıştı.
Yedi haftanın ardından önce Köln, son olarak da geçtiğimiz pazar Hamburg maçlarında çok da iyi oynamıştı. Löw onu hastalıktan yeni kurtulduğu için Şili Milli Takımı yla yapılacak maçın kadrosuna çağırmadı. 10 Kasım günü sabah antrenmanına gitti, ardından ortadan kayboldu. Önce psikiyatrı Merkser e uğradı. Korku yeniden dönmüş, psikolojik problemleri artmıştı. Leila nın devlet tarafından elinden alınmasından çok korkuyordu. Merkser, hastaneye yatması konusunda ısrar etti, ama Enke bunu yapması durumunda hem Leila yı hem de kariyerini tehlikeye atacağını düşündü. Merkser in yanından çıktıktan sonra kızının mezarına gitti. Eğer deplasmanda değillerse Lara nın mezarına neredeyse her gün gidiyordu. Saatlerce oturuyor, arkadaşlarına “Mezarına gittiğimde Lara yı yanımda gibi hissediyorum. Çok rahatlıyorum. Ama bazen de inanılmaz bir acı içimi yakıyor,” diyordu. Veda mektubunu önceden hazırlamıştı.
En çok evlat acısının ardından eşini kaybetme acısı yaşayacak Teresa dan özür diliyordu. Kendisinden bir yaş büyük olan ve 1995 ten bu yana birlikte olduğu eşinden. Mektubu ve cüzdanını aracına bıraktı ve yürümeye başladı. 200 metre kadar sonra tren yolunun üzerinde bekliyordu. Lara yı kaybetmişti ama Leila yı yitirmemek için kendisini feda edecekti. Artık Lara yı kollarına alabilecek, Leila nın ise Teresa ile mutlu bir hayatı olacaktı. Trenin sesi yaklaştı… Bir kaleci olarak hayatında hiç gol atmamıştı. Şimdi Robert Enke, hayatındaki ilk ve son golünü atıyordu ve kalecinin ilk golü, kendi hayatına oldu.