GERİATRİK DEPRESYON
Geriatrik depresyon ruhsal problemlerin en sık görülenidir. Yaşlı hastalarda depresif belirtilerin sıklığı %5-25 arası değişmektedir. Depresyon yaşlıda tek başına ya da diğer hastalıklar ile ilişkili olarak ortaya çıkabilir. Depresyon ve fiziksel hastalıklar arasında belirgin bir ilişki vardır ve bu ilişki yaşlıların ve yakınlarının yaşam kalitesi üzerinde belirgin olumsuz etkilere yol açmaktadır. Stres faktörlerine karşı yaşlının korunmasında sosyal olarak destek görmesinin önemi büyüktür. Özellikle aile desteğinin ekonomik zorlukları olan yaşlılarda depresif belirtileri azalttığı görülmüştür. Depresyon fonksiyonel bağımsızlığın azalmasına sebep olarak yaşlıya, ailesine, bakıcısına ve kurumlara yük getiren bir hastalıktır. Depresyonda olan yaşlı çeşitli fiziksel yakınmalarla sağlık hizmetlerine daha çok başvurmaktadır.
Depresyonun erken teşhis ve tedavisi yaşlıda yaşam kalitesine, bağımsızlığa ve fonksiyonelliğe olumlu etkiler yapmaktadır. Yaşlı hastalarda bulgu ve belirtilerinde tipik depresyon belirtilerine göre farklılıklar olduğu için hasta yakınları ve doktorlar tarafından sıklıkla tanınamayan yaşlı depresyonu, yanlış olarak yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Yaşlı hastalarda depresyon genç hastalara göre farklı belirtilerle ortaya çıkabilir, tedaviye yanıt açısından da yaşlı depresyonu özellik arz eder. Bu nedenle yaşlılarda depresyon zor tanınan ve genellikle yetersiz tedavi edilen bozuklukların başında gelir. Yaşlılarda depresyon fiziksel yakınmalar ve bilişsel belirtilerle maskelenebilir, veya hafıza sorunları sebebi yaşlılar sıkıntılarını hatırlayıp bildirmek konusunda güçlük çekebilirler.
Gençlerde beklenen klasik depresyon belirtilerinin tersine yaşlı depresyonu artmış fiziksel şikâyetler, artmış ağrılar, unutkanlık, hafıza bozuklukları ve ilgisizlik ile ortaya çıkabilir. Bunun yanında fiziksel sağlığın bozuk olması depresyonun gidişini olumsuz yönde etkilerken depresyon da fiziksel hastalık oluşmasını kolaylaştırır ya da var olan fiziksel hastalığın gidişini kötüleş-tirir. Depresyonu olan hastaların hastanede yatış süreleri de uzamaktadır. Bakımevlerinde kalan yaşlılarda farklı kliniklere daha sık rastlanır, çoğu zaman uzun süredir devam eden depresyon kronik kişilik özelliği haline gelmiş olabilir. Bu durumda tedaviye yanıt daha uzun sürede ve daha az gerçekleşir. Psikotik tablo, ölüm düşünceleri, değersizlik düşünceleri, yemek yememe, kasıtlı uygunsuz davranışlar (idrar-dışkı kaçırma, çığlık atma, bağırma ve agresif davranışlar) daha sıktır. Hastayla iletişim kurmak çoğu zaman daha zordur.
RİSK FAKTÖRLERİ:
Depresyon için risk faktörleri ve tetikleyici faktörler arasında kadın cinsiyet, kendinde veya ailede depresyon öyküsü, mahrumiyet, uyku bozuklukları vardır, eş ya da çocuk kaybı gibi olumsuz yaşam olayları, huzurevi ve bakımevinde kalma, kötü fiziksel sağlık, dini ve sosyal faaliyetlerin az olması, bilişsel kapasitede azalma, yalnız yaşama, yeni tıbbi hastalık, hastalıklar, düşük eğitim seviyesi, evlenmemiş olma, yetersiz sosyal destek, stres ve yaşlılarda sık kullanılan bazı ilaçlar sayılabilir. Tanıda klinik esastır. Ağlama, isteksizlik, can sıkıntısı, fiziksel şikayetler, uyku problemleri, halsizlik, unutkanlık gibi yakınmalar yaşlı hastada mutlaka sorgulanmalıdır. Yaşlı depresyonunu değerlendirmek için tanıya yardımcı objektif ölçekler kullanılmaktadır. Yaşlıda depresyon tanısı tam bir geriatrik değerlendirme ile mümkün olur.
Yaşlılarda yas dönemi de çoğunlukla uzar; değersizlik düşünceleri, ölme isteği, ümitsizlik, yas belirtilerinin şiddetli olması gibi belirtiler, ağlamalar, İÇ çekmeler, nefes darlığı, iştahsızlık, ses değişiklikleri, özellikle yas süresi 2 ayı geçtiği durumlarda, depresyonu düşündürür.
Depresyona bağlı intihar riski, intiharı gerçekleştirme ve ölümle sonlandırma riski yaşlılarda gençlere ve erişkinlere göre daha yüksektir. Özellikle yaşlı erkeklerde bu risk artmaktadır. Yaşlılarda intihar için diğer önemli risk faktörleri yalnızlık, sosyal İzolasyon, özellikle de eş kaybıdır. Yaşlılar genelde intihar düşüncelerini intihar etmeden önceki aylarda etrafındakilere veya varsa doktoruna söylerler. Bu açıdan dikkatli olunmalı, bu gibi söylemlerde bulunan yaşlı ciddiye alınarak dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
İntihar riski olan yaşlılar için aile desteği, sosyal hizmet uzmanı ve psikolog desteği sağlanması, depresyonun erken tanınması ve çevresel önlemlerin alınması önerilmektedir. Depresyonun demans ile de yakın bir ilişkisi söz konusudur. Depresyonun kendisi demans için bir risk faktörü kabul edilmekle birlikte bazen depresyon bilişsel fonksiyonları etkileyerek demans tablosu ile ortaya çıkabilmektedir. Depresyon belirtilerinden önce demans belirtileri başlamışsa, depresyon tedavisi İle demans belirtilerinde değişiklik olmamışsa, depresyondan sonra da demans belirtileri devam ediyorsa ve hasta bilişsel kayıplarının farkında değilse demans lehine düşünülmelidir.
TEDAVİ:
Yaşlı hastalarda depresyon ilaç tedavisi ve psikoterapiyle etkin şekilde tedavi edilebilir. Tedavinin amacı bulguların sağlamak, alevlenme ve tekrarlamaları engellemek, fonksiyonel kapasiteyi ve yaşam kalitesini arttırmaktır. Yaşlılarda ilaç tedavisine düşük dozlarla başlanmalı ve doz artırımı yavaş yapılmalıdır. Yaşlılarda antidepresan yanıtın gençlere göre daha geç olarak, ortalama 4-12 hafta içinde ortaya çıkar. Depresyonun düzelmesinden yani akut tedaviden sonra en az 6 ay daha alevlenme olmaması için idame tedavisi yapılmalıdır. Tekrarlama riski yüksek yaşlılarda ise idame tedavisine en az 1-2 yıl devam edilmelidir.
Tedaviye rağmen yaşlılarda depresyon kronik hale gelebilir. Bunu kolaylaştıran faktörler geçirilmiş atak sürelerinin uzun olması, tıbbi hastalıkların eşlik etmesi, atağın melankolik özelliklerinin olmaması, sanrıların eşlik etmesi, klinik belirtilerin ağır seyretmesi, geç tanı konup tedavi edilmesidir. Yaşlılarda depresyonun ölüm hızını arttırabileceği ve demans ile olan ilişkisi göz önüne alınırsa ileri yaşta depresyonun seyrinin daha kötü olduğu söylenebilir.
Yaşlı depresyonunda iyi seyir kriterleri arasında kadın cinsiyet, çalışıyor olmak, iyi sosyal destek, aile ile birlikte oturma, eş ya da çocuk kaybının olmaması, bakımevine yerleştirilmemiş olma, ailede depresyon öyküsü olmaması, varsa önceki depresyon atağının iyileşmiş olması, daha öncesinde kişilik bozukluğu veya başka psikiyatrik hastalık olmaması, demans olmaması, fiziksel sağlığın iyi olması, fonksiyonel bağımsızlığın olması, kronik hastalık sayısının az olması, depresyon şiddetinin hafif olması, sanrıların olmaması, intihar düşüncelerinin olmaması ve değersizlik düşüncelerinin belirgin olmayışı yer almaktadır.
Özetlemek gerekirse depresyon yaşlılarda en sık görülen hastalıklardandır. Depresif belirtiler hastalar, yakınları ve hekimler tarafından sıklıkla yaşlılığa bağlı veya eşlik eden hastalıklara bağlı olduğu düşüncesi sebebiyle gözden kaçmakta ve tanı geç dönemde olmaktadır. Hastaya verebileceği zararlann azaltılması kalıcı zararlara yol açmasının engellenmesi için yaşlıda depresyonun erken evrede tanı konması ve uygun tedavisinin başlanması gerekmektedir.