Bu kişiler başkalarına özlem duymadan tek başlarına bir yaşam sürerler. Tek bir etkinlik çerçevesinde kalırlar. Başkalarıyla olduklarında kendilerini rahat hissetmezler ve göz ilişkisi kurmazlar. Duygulanımları sınırlı ve yüzeyseldir. Başkalarının yanında gereksiz yere çok ciddi olabilirler, başkalarından korku duyabilirler ya da aldirmaz bir tutum sergileyebilirler. Olayların gülünç yanlarıyla hiç ilgilenmezler. Kısa yanıtlar verebilirler, kendiliğinden konuşmazlar, bazen acayip mecazlı anlatımları olur. Cansız nesnelerden ya da doğaötesi kurgulardan büyülenebilirler ya da matematik, astronomi ve felsefi akımlarla ilgilenebilirler. Genellikle çekingen bir yapıları vardır ve günlük yaşam olaylarına pek katılmazlar, başkalarıyla benzer kaygıları taşımazlar, başkalarına pek bir yakınlık duymazlar. Başkalarına gereksinmezler, ancak hayvanlara karşı büyük bir bağımlılıklan olabilir. Cinsellikleri salt düşlemleriyle sınırlıdır. Erkekler genellikle bekâr kalirlar, kadınlar edilgin bir tutumla evlenmeye katlanabilirler. Kizgınlıklarını gösteremezler. Başkalarından gelen tehditlere ya düşsel olarak “her şeye yeter olma” (omnipotans) duygusuyla ya da karşısındakinin istediğini yapmaya razı olduğunu bildirerek tepki verirler.
Şizoidlerin karşılıklı alma-verme ilişkilerine katılmada gösterdikleri yetersizlik hemen farkedilir. Grup içi etkileşimlerde oldukça “kişiliksiz” ve “çevresel” kalirlar, kendi anlam dünyalarındaki ugraşlarına dalmış gibi görünürler. Toplumsal etkinliklerde başkalarının arasına karışmalan bile onlar için zor olur. Başkalarıyla zorunlu ilişkilere girdikleri okul ya da işyeri gibi yerlerde toplumsal iletişimlerini “formalite gereği”, resmi ve kişisellikten yoksun olarak sürdürürler.
Yavaş ve tekdüze konuşurlar; dikkatsizlikten ya da kişilerarası iletişimin duygusal boyutlarını yakalayamamaktan ötürü konuşmaları çapraşıktır, belirsizlik gösterir ve ne demek istediklerinin anlaşılması zor olur. Davranışları uyuşuktur ve anlamlı el-kol hareketleri yoktur. Nadiren neşeli görünürler ve başkalarının duygularına yavaş tepki gösterirler, ancak amaçlı olarak kaba değildirler. Hemen her zaman yüzeysel ve degersiz konularla uğraşır dururlar. Sanki yalnızca kendi dünyalarında yaşıyorlarmış gibi başkalarından kolayca koparlar, “kendi hallerinde” yaşamayı yeğlerler.
“Asosyal” kişiler her türlü uyarıya tepkisiz kalma egilimi gösterirler. Başkalarında öfke doğuracak, başkalarını eğlendirecek ya da onlann üzülmelerine yol açacak olaylara karşı sağır kalırlar. Çok seyrek olarak öfke, çökkünlük ya da kaygı duygularını ifade ederler. Apati ve duygusal tepkisizlik, şizoid sendromun başlıca belirtileridir. Ayrıca, genelde, gayret gösteren ve “canlı” kişiler degildirler. Gayret gösterecek olsalar bile, bunlar daha çok kitap okuma, televizyon seyretme, resim yapma, küçük onarımlarda bulunma ve tığ ya da örgü işi yapma gibi etkinliklerle sınırlı kalır.
Şizoid kişiler seyrek olarak iç gözlemde bulunurlar, çünkü derin duyguları yaşaya-mayan kişiler kendi kendilerini değerlendirmekten de pek doyum sağlayamazlar. Iç gözlemde bulunmuyor olmaları ile birlikte, içgörülerinin zayıf olması şizoid yapının başka bir özelliğinden kaynaklanir. Düşünceleri bulanık ve yoksuldur, olayların hep yüzeyinde kalırlar.
Şizoidler, olayları birbirinden ayırt edeceklerine ve bunların ayrı tutulacak ve özellik gösteren yanlarını sezeceklerine, bunları birbirine karıştırma, bunların ilgisiz yanları üzerinde durma ve bunları darmadağınık bir biçimde algılama eğilimi gösterirler. Dolayısıyla kurdukları iletişim tarzı da “amorf” (şekilsiz, özelliksiz) bir yapı gösterir.
Şizoid kişiler, kendilerini düşünceli ve içedönük, yumuşak (eski bir deyişle mülâyim) kişiler olarak tanımlarlar. Çoğu, kendi halinden memnundur ve sürdürdüğü yaşam tarzını doyurucu bulur. Başkalarında gördükleri tutkulardan ve rekabetçi tutumdan uzak durmaktan hoşnutturlar. Kendilerini tanımlamalarında belirsizlik gösterirler ve yüzeysel kalırlar. Kendileri hakkinda “berrak” olamamalan, anlaşılmalarının zor oldugunu ya da kendilerini inkâr ettiklerini göstermez; daha çok, duygusal ve toplumsal olarak kendilerini dışavuramıyor olduklarını gösterir. Kişilerarası tutumlarında da, daha az belirsizlik gösteriyor ya da kendilerini daha kolay ifade ediyor degildirler. Şizoidler kendilerini çekingen ve “mesafeli” kimseler olarak görürler ve başkalarının kendilerini fazla ilgilendirmedigini bilirler.
Daha ilginci, başkalarının da kendilerine ve kendi gereksinmelerine karşı ilgisiz olma eğiliminde oldugunun farkinda olmalarıdir.
Şizoidlerin karmaşık bilinçdışı süreçleri yok gibidir. Yogun duyguları yaşamadıkları, kişilerarası ilişkilerde duyarsız kaldıkları, tepki gösterme ve eyleme geçme eşikleri hep yüksek kaldığı için olaylann pek etkisinde kalmazlar; dolayısıyla karmaşık intrapsişik (iç ruhsal) savunmalar kullanmalarına gerek kalmaz.
Şizoidler, her nasıl ki intrapsişik mekanizmaları geliştirememişlerse, aynı nedenlerle karmaşık kişilerarası baş etme yöntemlerini de öğrenememişlerdir. Tutkuları yoktur ve derin kişilerarası ilişkilere girmezler. Dolayısıyla bu tür ilişkiler sonucu zaman zaman ortaya çıkabilecek üzücü duygusal çatışmalardan uzak durabilirler. Şizoid kişiliğin ayırt ettirici özelliklerinden biri başkalarıyla baş etme yöntemlerinin azlığıdır. Başkalarıyla ilişkiye girip onlarla baş etme zorunda kalmaktansa, başkalarından uzak durmayı yeğlerler. Çekingen kişiligi olanlarda olduğu gibi, böyle davranma itkileri olduğu için değil, yalnızca böyle davranmakla kendilerini daha rahat hissettikleri için böyle davranırlar. Toplumsal koşullar kendilerini böyle davranmaktan alıkoyarlarsa iyice kendi dünyalarına kapanırlar. Toplumsal baskılar daha da artar ve süreklilik kazanırsa baş etme yöntemleri patolojik olmaya başlar ve “şizofrenik” sendromlar gibi patolojik birtakım bozukluklar sergileyebilirler.
Şizoid kişilik bozukluğunun yerleşik düşünceleri şunlardır:
- Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü hiç önemli değil.
- Benim için özgür olmak ve başkalarından bağımsız olmak çok önemli.
- Bir şeyi kendi başıma yapmak, başkalarıyla yapmaktan daha çok zevk veriyor.
- Benim durumumda yalnız kalmak çok daha iyi.
- Neye karar vermem gerektiği konusunda başkalarından etkilenmem.
- Başkalarıyla yakın ilişkiler kurmak benim için önemli değildir.
- Benim kendime özgü amaçlarım ve standartlarım var,
- Benim özel yaşamım başkalarına yakın olmamdan çok daha önemli.
- Başkalarının ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor.
- Başkalarının yardımı olmadan, ben kendi başıma olayların üstesinden gelebi-lirim.
- Başkalarına yapışıp kalmaktansa yalnız başına kalmak isterim.
- Başkalarına güvenemem.
- Ben işin içine karışmadıkça başkalarını kendi amaçlarım için kullanabilirim.
- Ilişkiler karmakarışık ve insanın özgürlüğünü elinden alıyor.
Şizoid kişilik bozukluğuna özgü uyum bozukluğuna neden olan tepkileri en çok tetikleyen durum ya da olaylar yakın kişilerarası ilişkilerdir.
Şizoid kişilik bozukluğu olanlanrı davranışlannda uyuşukluk ve ilgisizlik görülür, bazen yadırganan davranışları olur. Konuşmaları yavaş ve tekdüzedir. Ne davranışlarında, ne de konuşmalarında doğaldırlar.
Toplumsal açıdan soğuk ve uzaktırlar ve tek başınalığı yeğlerler. Yaşamları daha çok tek bir uğraş çerçevesinde döner. Insan içine çıkmaktarı, topluma karışmaktan kaçıp tek başına yaşarlar. Başkalannın duygulanna ve davranışlanna seyrek tepki gösterirler. Toplum içinde geride kalmaya eğilim gösterirler. Takım çalışmasına katılmazlar. Toplumsal durumlara genelde uygun düşmeyen kişilerdir.
Düşünme ve iletişim süreçleri iç ve dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır. Düşüncelerini derleyip toplamakta güçlük çekerler, düşünceleri belirsizlikier taşır. Konuşmaları konu dışı sapmalar gösterebilir. Içgörü yeteneğinden yoksundurlar. Kişilerarası ilişkilerin önemli yönlerini dile getiremezler. Amaçları belirsizlikier taşır ve kararsız gibi görünürler.
Duygusal dünyalarında, gülmeyi, eğlenmeyi bilmeyen, soğuk, ilgisiz, uzak ve duygudan yoksun kişiler olarak görünürler. Övülme ya da eleştirilmeye karşı duyarsız gibi görünürler ve doğal davranamazlar. Başkalarıyla yakın ilişki kurmakta güçlük çe-kerler, çevrelerindeki insanları anlayamazlar. Duygusal katılımlan sınırlıdır.
Kendilerini kendine yeterli olarak görürlerken, başkalarını duygusal açıdan tepkisiz olarak değerlendirdikleri için arkadaşlık kurma gereksinimi duymazlar ve başkalarıyla ilişkiye girmezler.Kendilerine bakışları şöyledir: “Ben çevresine ters düşen bir insanım, bu yüzden kimseye gereksinimim yok.” “Hiçbir şeyle ilgili değilim.“ Dünyaya bakışları ise şöyledir: “Yaşam zor ve zarar verici olabiliyor. Hiç kimseye güvenmemeii ve başkalarından uzak durmalı, böylece insan kendini korumalı…“Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, kendilerini yalnız, ancak kendine yeterli kişiler olarak görürler, başkalarını ise işlerine zorla karışan kişiler olarak görürler. “Davranış özgürlüğümü kısıtladığı için başkalarıyla ilişkiye girmemeliyim” düşüncesi içindedirler.Şizoid kişilik bozukluğunun önde gelen belirtisi yakın kişilerarası ilişkilerden uzak durmaları ve bundan hoşlanmamalarıdır.
Şizoid kişilik biçimi ve bozukluğu arasındaki ayrımlar şunlardır:
Biçim: Arkadaşlığa çok az gereksinirler, yalnız başına olmaktan mutludurlar.
Bozukluk: Yakın lişkilere girmeyi ne isterler, ne de bundan hoşlanırlar. Birinci derecede akrabalarının dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur (ya da ancak böyle bir kişi vardır).
Biçim: Başkalarıyla pek etkileşime girmezler.
Bozukluk: Hemen her zaman tek bir uğraşları vardır.
Biçim: Duygulanımlarında iniş çıkışlar pek görülmez. Serinkanlı, sakin, telaşa kapılmayan ve duygularını seyrek gösteren kişilerdir.
Bozukluk: Ofkelenme ya da hoşlanma gibi güçlü duyguları hemen hiç göstermezler.
Biçim: Cirısel gereksinimlerine göre davrandıkları pek görülmez. Cinsellikten hoşlansalar bile bundan yoksun kaldıklarında rahatsız olmazlar.
Bozukluk: Başka bir kişiyle cinsel deneyim yaşama istekleri olsa bile dolayh olarak buna karşı koyarlar.
Biçim: Övgü ya da eleştiriden pek etkilenmezler.
Bozukluk: Övgü ve eleştiriye karşı aldırışsız bir tutum sergilerler. Duygusal iniş çıkışları ve duygusal katılımları çok düşüktür.
Şizoid kişilik bozukluğunun başlıca özelliği sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örün-tüsüdür. Bu örüntü genç erişkinlikte başlar ve değişik koşullarda ortaya çıkar. Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, yakınlık kurma isteğinden yoksun görünürler, yakın ilişkilerin doğabileceği durumlarda ilgisiz kahrlar ve ailenin ve herhangi bir toplumsal grubun bir parçası olmaktan doyum sağhyor gibi görünmezler. Başka insanlarla birlikte olmak yerine zamanlannı kendi başlanna geçirmeyi yeğlerler. Çoğu zaman toplumdan uzak yaşayan ya da yalnızlığı seven her zaman başkalarıyla etkileşimi gerektirmeyecek tek bir etkinlik ya da hobiyIe uğraşırlar. Bilgisayar ya da matematik oyunları gibi mekanik ya da soyut işleri yeğlerler. Başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya karşı çok az ilgileri olabilir ve alsalar bile çok az etkinlikten zevk alirlar. Güneş batarken deniz kenannda yürüme ya da cinsel bir eylemde bulunma gibi duygusal, bedensel ya da kişilerarası yaşantılardan genelde pek zevk almazlar. Birinci derecede akrabalan dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur.
Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının övgü ya da eleştirilerine karşı
Çoğu zaman ilgisiz görünürler ve başkalannın kendileri hakkında ne düşünebileceğinden rahatsız oluyor gibi görünmezler. Toplumsal etkileşimin olağan inceliklerinden habersiz olabilirler ve toplumsal gereklere çoğu zaman uygun bir biçimde karşılık vernezler, dolayısıyla toplumsal becerilerden yoksun ya da yüzeyel ve kendi içine gömülmüş kişiler olarak görülürler. Görünür bir duygusal tepkisellikleri olmadığı genellikle “doruk” bir dış görünüm sergilerler ve gülümseme ve baş sallama gibi davranışlar ya da yüz ifadeleri ile nadiren karşılık verirler. Öfkelenme ya
da neşelenme gibi güçlü duyguları nadiren yaşadıklarını söylerler. Genellikle duygulanımları kısıtlıdır ve soğuk ve uzak görünürler. Geçici olarak bile olsa, kendilerini açığa vurma konusunda, kendilerini rahat hissettikleri çok olağandışı durumlarda,özellikle toplumsal etkileşimleriyle ilgili olmak üzere rahatsızlık veren duygula rını söyleyebilirler. şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, dogrudan kışkırtılsalar
bile öfkelerini dışavurmada özel bir zorluk yaşayabilirler, bu da duygudan yoksun olduklan izlenimini attırır.Yaşamları herhangi bir amaca yönelikmiş gibi görünmeyebilir ve amaçlarında nereye çekilirlerse oraya sürükleniyorlarmış gibi görünebilirler. Bu kişiler, istemedikleri koşullara çoğu zaman edilgin bir biçimde tepki gösterirler ve önemli yaşam.olaylarına uygun bir biçimde karşılık vermekte zorluk çekerler. Toplumsal becerilerinden yoksun olmalarından ve cinsel deneyim yaşama isteklerinin yoklugundan ötürü böyle bir bozukluğu olan kişilerin çok az arkadaşları vardır, çok seyrek olarak karşı cinsten biriyle çıkarlar ve çoğunlukla evlenmezler. Özellikle kişilerarası bir katılım gerekiyorsa mesleki işlevsellik bozulmuş olabilir, ancak böyle bir bozukluğu olan kişiler insanlardan kopuk işlerde çalışırlarsa işlerini iyi yapabilirler. Özellikle strese tepki olarak bu kişiler çok kısa psikotik dönemler yaşayabilirler (dakikalar-saatler boyu süren).
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
www.antalyaterapipsikiyatri.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
0 (242) 316 98 99