Şizofreni kronik, ciddi ve düşkünleştirici bir beyin hastalığıdır. Toplumun yaklaşık %1’inde şizofreni gelişir. Şizofreni sıklığı, kadınlarda ve erkeklerde eşit olmakla birlikte, hastalık erkeklerde çoğunlukla kadınlardan daha erken, genellikle onlu yaşların sonunda veya yirmili yaşların başında ortaya çıkmaktadır. Kadınlarda ise genellikle yirmili yaşlarda veya otuzlu yaşların başında görülmektedir.
Şizofrenili kişilerde çoğunlukla başkaları tarafından işitilmeyen seslerin işitilmesi veya zihinlerinin başkaları tarafından okunduğuna inanma, düşüncelerinin kontrol edilmesi veya kendilerine zarar verecek entrikalar kurulması gibi korkutucu semptomlar bulunur. Bu semptomlar onları korkutabilir ve içlerine kapanmalarına neden olabilir. Konuşmaları ve davranışları öylesine dezorganize olabilir ki başkaları tarafından anlaşılamayabilir veya başkalarını korkutabilir. Mevcut tedaviler birçok semptomu düzeltebilmektedir ama çoğu şizofrende bazı semptomlar yaşamları boyunca varlığını sürdürür; tümüyle iyileşenlerin oranının beşte birden fazla olmadığı tahmin edilmektedir.
BİR HASTALIK OLARAK ŞİZOFRENİ
Şizofreni bütün dünyada görülen bir hastalıktır. Semptomların şiddeti ve şizofreninin uzun-süreli, kronik bir hastalık oluşu, genellikle yüksek derecede bir işgöremezliğe neden olmaktadır. Şizofreni ilaçları ve başka tedaviler, düzenli olarak ve reçetelendiği gibi kullanıldıklarında, hastalığın sıkıntı veren semptomlarının azaltılmasına ve kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Tedavi etkili olsa bile, hastalığın süre giden sonuçları – kaybedilen fırsatlar, damgalanma, rezidüel semptomlar ve ilaçların yan etkileri- çok sıkıntı verici olabilir.
Şizofreninin ilk belirtileri çoğunlukla davranıştaki ciddi değişimlerdir. “Psikoz”, duysal algılamadaki bozukluklarla (halüsinasyonlar) ve/veya gerçek yaşantıları gerçek olmayanlardan ayırma yeteneğinin ortadan kalkmasıyla sonuçlanan yanlış ama değiştirilemeyen kişisel inanışlarla (delüzyonlar, hezeyan) karakterize bir akıl bozukluğudur. Sosyal izolasyon veya çekilme yada olağandışı konuşma, düşünce, davranış gibi daha az belirgin olan diğer semptomlar psikotik semptomlardan önce, onlarla birlikte yada sonra görülebilir.
Gerçekliğin Algılanmasında
Bozulma
Şizofrenili kişilerde gerçeklik algılaması, görülen ve çevresindekiler
tarafından paylaşılan gerçeklikten çarpıcı biçimde farklı olabilir.
Halüsinasyonlar ve delüzyonlarla bozulmuş bir dünyada yaşayan şizofrenlerde
korku, endişe ve düşüncelerde karmaşa bulur.
Halüsinasyonlar ve İlüzyonlar
Halüsinasyonlar ve ilüzyonlar şizofrenili kişilerde sık görülen algılama
bozukluklarıdır. Halüsinasyonlar uygun bir kaynakla bağlantısı olmadan ortaya
çıkan algılamalardır. Başkalarının işitmediği seslerin işitilmesi şizofrenide
en sık karşılaşılan halüsinasyondur. Sesler hastanın aktivitelerini
tanımlayabilir, diyalog, tehlikelere karşı uyarma ve hattâ kişilere emir verme
tarzında olabilir. İlüzyonlar ise duysal bir uyaranın bulunduğu ama kişi
tarafından bunun yanlış yorumlandığı durumlardır.
Delüzyonlar
Delüzyonlar (hezeyanlar) makul olmayan veya kanıtlarla çelişen ve kişinin
olağan kültürel kavramlarıyla açıklanamayan yanlış kişisel inanışlardır.
Paranoid tipte semptomları olan hastalar kendilerinin aldatıldığı, taciz
edildiği, zehirlendiği veya kendilerine karşı komplo kurulduğuna ilişkin yanlış
veya akıldışı inanışlara sahiptir. Bu hastalar bir yakınlarının da böyle bir
tehlikede olduğuna inanabilirler. Buna ek olarak, şizofrenide kişinin
kendisinin ünlü veya önemli biri olduğuna inandığı büyüklük hezeyanları
görülebilir. Bazen şizofrenili kişilerin hezeyanları oldukça tuhaftır, örneğin
bir komşunun, davranışlarını manyetik dalgalarla kontrol ettiğine;
televizyondaki kişilerin kendilerine özel mesajlar ilettiklerine; yada
düşüncelerinin başkalarına yüksek sesle yayınlandığına inanabilir.
Düşüncede Bozulma
Çoğunlukla bir kişinin “doğru düşünme” yeteneğini etkilenir. Düşünceler hızla
gelip gidebilir; kişi bir düşünceye çok uzun konsantre olamaz ve dikkati
kolayca bozulur. Şizofrenili kişiler bir konuyla ilgili olan ve olmayan şeyleri
ayırt edemeyebilirler. Kişi düşünceleri mantıksal bir sıraya oturtamaz,
düşünceler dağılır. Bu mantıksal süreksizlik “düşünce bozukluğu” olarak
adlandırılır. Kişiler söylenenleri anlayamadıklarında rahatsız olur ve oradan
ayrılır.
Duygusal Dışavurum
Şizofrenili kişiler genellikle “künt” veya “düz” bir duygulanıma sahiptir. Bu,
duyguların dışavurumunda büyük bir azalmaya karşılık gelir. Şizofrenili bir
kişi normal duygulanım belirtileri göstermeyebilir, tekdüze bir sesle
konuşabilir, yüz ifadeleri azalmış olabilir ve olağanüstü durgun görünebilir.
Kişide sosyal geri çekilme olabilir, başkalarıyla temas kurmaz; ve etkileşime zorlandığında söyleyeceği bir şey olmaması, “düşüncedeki yoksullaşmayı” yansıtır. Motivasyon, hayata ve hayattan zevk almaya duyulan ilgi büyük ölçüde azalmış olabilir. Bazı ağır olgularda, kişi günlerini hiç bir şey yapmadan, temel hijyeni bile ihmal ederek geçirebilir. Aile üyeleri ve dostlar için çok sıkıntı verici olabilen bu duygusal dışavurum ve motivasyon sorunları, karakter bozuklukları veya kişilik zayıflıkları değil, şizofreninin semptomlarıdır.
Anormal Karşısında Normal
Zaman zaman, normal bireyler şizofreniye benzer tarzda duyumsayabilir,
düşünebilir yada davranabilirler. Normal kişiler de bazen “doğru düşünemeyebilirler”.
Örneğin bir topluluk önünde konuşurken aşırı endişeye kapılabilir, kafaları
karışabilir, düşüncelerini bir araya toplayamaz veya söylemek istedikleri şeyi
unutabilirler. Bu şizofreni değildir. Aynı şekilde, şizofrenili kişiler her
zaman anormal davranmazlar. Gerekten de bazı hastalar tümüyle normal
görünebilir ve hattâ halüsinasyon veya delüzyon yaşadıkları sırada bile
kusursuz biçimde sorumluluk sahibi olabilirler. Bireyin davranışı zaman içinde
değişebilir, tedavi kesildiğinde garipleşebilir ve uygun tedavi aldığında
normale yakınlaşabilir