8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

BY: admin

Duyurular & Haberler

Yorumlar:Yorum yapılmamış

Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Birleşmiş Milletler tarafından yapılan açıklamada kadınlarla erkeklerin her alanda eşit olmalarının hedeflendiği ve tüm dünyada bu amaca yönelik adımlar atılması gerektiği vurgulandı. Farklı bileşenleri değerlendirerek   ülkemizdeki duruma baktığımızda ne yazık ki böyle bir hedefe ulaşmaktan henüz çok uzak olduğumuzu görüyoruz. Türkiye’de 2015’te 303 kadın cinayeti işlenirken 2016 yılının Ocak ayında 36, Şubat ayında 23 kadın öldürüldü. Çok sayıda kadın cinsel saldırıya uğradı. Şiddet ve cinsel saldırı travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları, depresyon gibi birçok ruhsal hastalığın ortaya çıkmasında etkilidir. Cinsel saldırıya uğrayan kişiler utanç, toplum içinde damgalanma kaygısı, suçluluk duyguları gibi nedenlerle çoğu kez yaşadıkları olayı kimseyle paylaşmazlar. Bu durum ruhsal yakınmaları arttırarak intihar gibi ciddi sonuçlara yol açabileceğinden söz konusu travmatik yaşantıların ardından ruhsal destek alınması son derece önemlidir. Ülkemizde egemen güçlerin söylemleri ve diyanet fetvalarıyla kadın bedeni üzerinden yürütülen politikalar kadınlara yönelik ayrımcılığı, şiddeti ve kadın cinayetlerini sıradanlaştırmakta, kadınların kamusal alanda var olmalarına ilişkin ciddi tehdit oluşturmaktadır. Uygulanan savaş politikaları da kadın cinayetlerinin artmasında etkilidir. Bizler, öğretmeni tarafından cinsel saldırıya uğrayan ve okul idaresini durumdan haberdar etmesine karşın idarenin herhangi bir girişimde bulunmadığı lise öğrencisi genç kızın intiharı da dahil olmak üzere kadın cinayetlerinin tümünden erkek egemen sistemin sorumlu olduğuna inanıyoruz. Katillere “aşırı sevgi”, “saygın tutum” gibi gerekçelerle verilen indirimleri onaylamıyor, haksız tahrik indirimlerinin kaldırılmasına ilişkin yıllardır süren taleplerin görmezden gelindiğini, konuyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmadığını düşünüyoruz.

Kadın ruh sağlığını etkileyen en temel etkenler sosyal koşullarla ilişikli olup cinsiyete dayalı şiddet ve yoksulluktur. Ülkemizde 18 yaşından önce evlenen her iki kadından biri, 18 yaşından sonra evlenen her üç kadından biri yakınlarındaki erkekler tarafından fiziksel ve/ya da cinsel şiddet görmekte, eğitim düzeyinin düşük olması şiddet görme riskini artırmaktadır. Hem dünya genelinde hem de ülkemizde kadınlar erkeklere oranla daha yoksuldur. Dünya Ekonomik Forumu’nun verileri toplumsal cinsiyet uçurumu yönünden Türkiye’nin son bir yılda beş sıra gerileyerek 2015 yılında 145 ülke arasında 130. sırada yer aldığını ortaya koymuştur. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2015 yılında iş gücüne katılma oranı erkeklerde %72.5, kadınlarda %32.3 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde, son yıllarda daha belirgin olmak üzere, toplumsal ve yasal düzenlemelerle kadınların toplumsal rolü annelik ve ev kadınlığına indirgenmekte, esnek çalışma adı altında kadın emeği daha da değersizleştirilip güvencesizleştirilmeye çalışılmaktadır. Çalışma saatlerinin uzun olmasına karşın erkeklere oranla daha düşük ücret alma, ücretsiz aile işçisi olarak çalışma, kadın emeğinin görünmezliği, erken yaşta evlilik, mülkiyetin erkekler lehine işlemesi kadınları yoksullaştırmakta, yaşamın pek çok alanında güçsüz kılmaktadır.

Savaşlar en çok kadınları ve onlarla birlikte çocukları etkiler. Savaş ve çatışma ortamlarında kadınlara yönelik her tür şiddet artar. Toplumun kadın bedenine yönelik mülkiyet algısı kadınlara yönelik cinsel saldırının yüzyıllardır bir savaş silahı olarak kullanılmasının başlıca nedenidir. Ortadoğu’da süren savaş son yıllarda mülteci sayısının II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez elli milyonu aşmasında en büyük etkendir.Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre Türkiye’de kayıtlı Suriye’li sığınmacı sayısı iki milyondan fazladır. Savaşların görünmeyen yüzü olan mülteci ve sığınmacı kadınlar yakınlarını kaybetmelerinin yanı sıra yoksulluk, açlık, enfeksiyon hastalıkları,  düzenli sağlık bakımı alamama, dil sorunu, kültüre yabancı olma, cinsel ve fiziksel saldırılar, erken yaşta evlendirilme, para karşılığı satılma, istenmeyen gebelik gibi ciddi sorunlar yaşamaktadır. Cinsiyet eşitsizliği savaş koşullarında artarak sürdüğünden barış ortamının sağlanması kadınların beden ve ruh sağlığı açısından da çok önemlidir.  

Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi olarak, 21 yüzyıl Türkiye’sinde kadınlarla erkeklerin her alanda eşit hak ve özgürlüklere sahip olmasını, kız çocuklarının erkek çocuklarla eşit eğitim olanaklarından yararlanmasını, erken yaşta yapılan evliliklerin önüne geçilmesini, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin durdurulması için ilgili yasalarda gerekli düzenlemelerin hemen yapılmasını, egemen güçlerin söylemleri ve diyanet fetvalarıyla kadın bedeni üzerinden yürütülen politikalara son verilmesini talep ediyoruz. Dayanışmanın gücünü çok iyi biliyoruz ve diyoruz ki, birbirimizin sesini duymaya, birbirimizin sesi olmaya devam edeceğiz.   

Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!  Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi